Şöyle bir soru sorsam.
Allah‘a savaş açanlar kimlerdir?
Firavunlar, putlara tapanlar, müşrikler.
Bunların hemen aklınıza geldiği muhakkak.
Peki, şu kişiler aklınıza geldi mi?
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve artık faizin peşini bırakın, eğer gerçekten müminler iseniz.
Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Resulüyle savaşa girdiğinizi bilin. Eğer tövbe edecek olursanız, anaparalarınız sizindir. Böylece siz ne başkalarına haksızlık etmiş olursunuz, ne de başkaları size haksızlık etmiş olur.” Bakara 278-279
“Allah ve Resûlüyle savaşa girdiğinizi bilin.”
Faiz yiyen kişiler hakkında böyle şiddetli bir uyarı yapılması daha önce dikkatinizi çekti mi?
Kur’an-ı Kerim’de başka hiçbir konuda böyle bir ifadeyi göremeyiz.
Faiz yiyen kişiler de, tıpkı firavun gibi, Ebu Leheb gibi Allah ve resulüne karşı savaşan kişilerdir.
Allah ile savaşan bir kişinin o savaşı kazanabilme şansı elbette ki yoktur. Müslümanlar bunu bilirler.
Tüm mesele, Emre Dorman’ın da dediği gibi, “Pek çok Müslüman’ın asıl sorunu Allah var deyip yok gibi yaşaması ve Kur’an’a iman edip ondan haberdar olmamasıdır.”
Ne yazık ki hayatımızın birçok alanında faize bulaşmış durumdayız.
Emeklilik promosyonları, konut, araba, ihtiyaç kredileri vs.
Bir arkadaşımın da dediği gibi “Biz artık öyle Müslümanlar! olduk ki, dini bayramlarda Müslümanlara müjde olarak “bayram kredisi” sunuluyor.”
Bu aslında “Müjde, bayram nedeniyle, domuz eti fiyatlarını düşürdük” demek gibi.
Bu kadar faize bulaşıp , “Allah Müslümanlara neden yardım etmiyor” diye soranlar oluyor.
Allah, kendisine ve resulüne savaş açanlara mı yardım edecek?
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve artık faizin peşini bırakın, eğer gerçekten müminler iseniz.” Bakara 278
“Ey iman edenler! Kat kat artırılmış olarak faiz yemeyin. Allah’tan sakının ki kurtuluşa eresiniz.” Al-i İmran suresi,130
Bu konuyu araştırırken en merak ettiğim nokta şu oldu.
Ayetlerdeki bunca dehşetli uyarıya rağmen, nasıl oluyor da faiz bu kadar hayatımızın içinde yer alabiliyor?
Şeytan, ne söylüyor da Müslümanların aklını çelebiliyor?
Şimdi sizinle Kur’an-ı Kerim’den bazı ayetleri ve bunlardan çıkan sonuçları paylaşacağım. Bu noktaları öğrenen kişi bir daha faize bulaşır mı, hiç sanmam.
Çok iyi bildiğimizi düşündüğümüz Âdem As’ın kıssasında çok önemli bir ayrıntı vardır.
“Dedik ki: “Ey Âdem, sen ve eşin cennette oturun, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yiyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.” Bakara 35
“Nihayet şeytan ona vesvese verip şöyle dedi: “Ey Âdem! Sana ebedîlik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?” Taha suresi 120
Şeytan, Âdem as’a iki şey vaat etti.
1. Ebedi yaşam
2. Yok olmayan bir saltanat
Âdem as ve eşi, şeytanın bu vaatlerine aldandılar. Sonra hatalarını anladılar ve Allah’tan af dilediler. Allah da onları affetti.
Konumuz ile ilgili önemli ayrıntı ise şu.
Affedilmelerine rağmen, cennet gibi olan yurttan çıkarıldılar.
Şeytanın “ebedi yaşam ve yok olmayan saltanat” vaadine inanan Âdem as,
1. Ölümsüz değildi. Yasak ağaçtan yediğinde ölümsüz olmadı.
2. Cennet gibi olan yurttan çıkartıldı, sahip olduklarını da kaybetti.
Tekrar altını çizelim.
Affedilmelerine rağmen, işledikleri günah sebebiyle sahip olduklarını da kaybettiler.
Demek ki,
“İşlediğimiz her günah, hayatımızda bir mahrumiyet doğuruyor.”
Peki ya faiz yiyenler.
Şeytan onları nasıl kandırıyor ?
“Şeytan fakirlikle korkutarak size cimriliği, kötülük işlemeyi emreder. Oysa Allah size kendi katından bağışlama ve bol nimet vaad eder. Allah’ın lütfu geniştir, O her şeyi bilir.” Bakara 268
“Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alışveriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah’a kalmıştır. (Allah, onu affeder.) Kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır.” Bakara 275
Şeytanın çarptığı adamlar.
Yani şeytanın etkilediği, güdümüne aldığı, akıllarını çeldiği kişiler.
Demek ki şeytan Âdem as’ı kandırdığı gibi, faiz yiyenleri de;
1. Fakirlik ile korkutarak (Bunu yapmazsanız fakir olursunuz, paranız eksilir gibi)
2. “Alışveriş de, faiz gibidir” diyerek kandırıyor.
Âdem as cennet gibi olan yurttan çıkarıldı.
Faiz yiyenler neleri kaybediyor?
“Yahudilerin zulmetmeleri ve birçok kimseleri Allah yolundan alıkoymaları, yasaklandıkları halde faiz almaları ve insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle daha önce kendilerine helâl kılınan temiz şeyleri haram kıldık. Onlardan kâfir olanlara can yakıcı bir azap hazırladık.” Nisa suresi; 161
Faiz yemeleri sebebiyle, kendilerine helal kılınan temiz şeyler dahi Yahudilere haram kılınıyor.
Bu ayeti okuyan ve faiz yiyen bir Müslüman!, “ temiz şeylerin kendisi için harama dönüşmüş olabileceğini” düşünmesi gerekmez mi?
Birçok günah karşısında tövbe edip, affedilmeyi umuyoruz.
Oysa affedilsek bile, işlediğimiz günah sebebiyle hayatımızdaki bazı temiz şeyleri kaybediyoruz. (Çünkü her günah, bir mahrumiyet doğurur.)
Bir kuyuya, zehirli bir maddenin sızması gibi.
Zehir öyle kuvvetli ki, bütün suyu kirletiyor.
Kuyuya dışarıdan bakan için o hala bir su gibi görünse de, hatta karışan zehir yüzünden kuyudaki suyun miktarının arttığı sanılıp sevinilse de, aslında o su, içenlere şifalı bir su değildir artık. Kimyası bozulmuştur.
Faiz ile kazanılan gelir, suya karışan zehir ile suyun miktarının artması gibidir. Böyle bir kazanca sevinilir mi?
Atalarımızın da yaşayarak tecrübe ettiği gibi, “Haram gelir, helali de beraberinde götürür.”
Allah, faizi batıracağını bildirmiştir.
“Allah faizi mahveder, oysa sadakaları bereketlendirir. Allah günahta ve inkârda direnen hiç kimseyi sevmez” Bakara suresi 276
“İnsanların malları içinde artsın diye verdiğiniz faiz, Allah yanında artmaz. Allah’ın rızasını dileyerek verdiğiniz zekata gelince, işte onlar, malları kat kat artmış olanlardır. Rum suresi 39
Geldiğimiz noktayı özetlersek.
Faiz yiyenler,
1. Allah ve resulüne karşı savaş açmış kişilerdir. (Bakara 278,279)
2. Faiz yedikleri için kendilerine helal kılınan şeyler dahi harama dönüşebiliyor. Sahip oldukları temiz şeyleri dahi kaybedebiliyor. (Nisa suresi, 161)
3. Allah katında parası artmıyor, Allah faizi mahvedeceğini bildiriyor.(Bakara 276, Rum suresi 39)
Şu sorunun da aklınıza geldiğine eminim.
Faiz konusunu bu kadar önemli yapan nedir?
Kur’an-ı Kerim’de, başka hiçbir konuda yapılmayan uyarılar, neden faiz için yapılmıştır?
Bu konuda Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır’ın örneğini çok beğeniyorum.
Faizi vücudumuzda dolaşan kan gibi düşünelim.
Vücudumuz kanı sadece bir bölgede biriktirir, diğer organlara gitmesini engellerse , organlar çalışamaz, görevlerini yerine getiremezler. Kişi ölür.
“Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. Kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, size karşı çok merhametlidir.” Nisa 29
Faiz , piyasada dolaşması gereken paranın tek bir yerde birikmesine sebep olur.
Faiz geliri , faiz ile “borç almış” kişilerden elde edilir.
Faiz ile borçlanmış üreticiler, elde ettiği üründen kar elde edebilmek için ürününü daha pahalıya satar.
Olması gerekenden daha pahalı hale gelen ürünü ihtiyaç sahipleri alamazlar.
Faiz geliri, onların haklarının gasp edilmesine sebebiyet verecektir.
Faiz ile borçlanmış üretici, üründen zarar ederse (diyelim ki bir çiftçinin ürünlerini dolu vurdu ya da hastalık oldu) biriken faiz borcunun altından kalkamayacak, bir süre sonra ana sermayesinden de (tarlasını satmak zorunda kalması gibi) olacaktır.
Faiz geliri, katlanan borcunu ödeyemeyen kişilerin yok pahasına satılan mülklerinden oluşacaktır.
Mesela banka kredisi ile ev aldığımızda, yükselen fiyatlar ile bazılarının hiç ev alamamasına sebep olurken, kredi taksitini ödeyemeyen kişilerin varlıklarına el konulmasına da sebebiyet veren bu haksız düzenin bir parçası oluyoruz.
“Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. Kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, size karşı çok merhametlidir. ” Nisa 29
Faiz işleminin oluşabilmesi için iki taraf gereklidir.
Faiz alan ve faiz veren. Biri olmadan, diğeri olamaz zaten.
Bu sebeple, faiz alan da, faiz veren de aynı günaha sahiptir. İkisi de olması gereken düzeni bozuyor, faiz yiyordur.
“İnsanların kendi elleriyle yaptıkları yüzünden hem karada, hem denizde düzen bozukluğu ortaya çıktı. Bunun böyle olması, Allah onlara, yaptıklarının bir kısmını tattırsın diyedir. Belki vazgeçerler.” (Rum 30/41)
Bir örnek ile konuyu daha da netleştirelim.
Bir miktar para biriktirdik diyelim.
İnsanların paralarını faize yatırmalarının sebebi, “hiç risk almadan” para kazanma arzusudur.
Herkes bu sebeple parasını bankalara yatırdığında, üretimi kim yapacak?
Vatandaşları bu şekilde düşünen bir ülkenin, gelişebilmesi mümkün müdür?
Böyle bir ülkenin geleceği olabilir mi ki, orada yaşayanların bir geleceği olsun?
Kriz zamanlarında bankalarda yaşananları hepimiz biliyoruz. İnsanlar paralarını alamadılar. Senelerce biriktirdikleri uçup gitti.
Gelin bir de biriktirdiğimiz parayı helal yoldan değerlendirmeyi düşünelim.
Bir kere herkes biriktirdiği parasını “en iyi nasıl değerlendirebileceği” üzerine kafa yoracaktır.
Bu da ülkede, yeni ticari fikirlerin üretilmesine, yeni ticaret alanlarının oluşmasına olanak sağlayacaktır.
Üretim artacak, ürünlerin alımı kolaylaşacak, üretim fazlası için yeni pazarlar aranacaktır.
Birikimi olan kişilerin bir “kooperatif” altında birleştiğini, paralarını tarım ve hayvancılık alanında değerlendirdiklerini düşünelim.
Ülkemizde tarım ve hayvancılık nasıl olurdu?
O zamanda et fiyatları yine bu kadar pahalı, et yiyemeyen insan bu kadar çok olur muydu?
Bu kadar işsizlik olur muydu?
Refah, ülkenin her kesimine yayıldığında toplumsal huzur nasıl olurdu?
Türkiye’nin her bölgesinde şubesi olan bir market zincirinin yetkilisi ile görüşmüştüm. Ona, “Neden yurt dışından bakliyat getiriyorsunuz da kendi çiftçimizden almıyorsunuz “ diye sormuştum.
O da “ Bir ürüne bakıyorsunuz, ülkemizin farklı yerlerinde ekiliyor. Biz tek tek bütün çiftçilerle bağlantıya geçemeyiz. Buna vaktimiz yok. Ama bu ürünler bölge bölge yetiştirilse ve bir kooperatif altında toplansalar, biz sadece kooperatiflerle bağlantıya geçer ürünlerimizi buradan alırız.” demişti.
Hepimiz şunun farkındayız.
Şeytanın “Hayat şartları bunu gerektiriyor, herkes bunu yapıyor, sen niye yapmayasın ” söylemleri ile kendimizi kandırıp faize bulaştıkça, yaşamımız her geçen gün daha da zorlaşıyor.
Suçu hep başkalarında arayıp, sorumluluklarımızdan kaçmaya çalışmak en kolayı.
Ama bu bizi kurtarmayacak.
Bu şekilde bir geleceğimiz de olmayacak.
Önce kendimizi değiştirmeliyiz.
Önce kendimizi değiştirmeliyiz.
“… Hiç kuşkusuz bir toplumun bireyleri kendi iç dünyalarını değiştirmedikçe Allah da o toplumun gidişatını değiştirmez. Ve Allah (hak eden) bir toplumu cezalandırmayı murad ettiği zaman, onu engellemek mümkün olmaz; O’ndan başka sığınacak bir merci de bulamazlar. Rad suresi; 11)
Önemli bir not:
Katılım bankalarının şu anda verdikleri “ev, araba, ihtiyaç kredileri” bankalarla aynı işleyişe sahiptir. Buradan kredi çeken de, parasını buraya yatıranlar da bilmeliler ki , “Faiz” yiyorlar.
Hükümetin, Katılım Bankaları işlemlerinin faiz olmaktan çıkması için gerekli yasa değişikliğini yapmasını ve katılım bankalarını tarım ve hayvancılığı destekleyen yatırımlar yapacak şekilde geliştirilmesini ümid ediyorum.
Katılım bankalarının işleyişinin faiz olması ile ilgili kaynak, Uluslararası İslam Ticaret hukuku kongresi , Prof. Dr . Hayrettin Karaman’ın Ticaret ve Faiz konulu açılı konuşması, 00:54 dakikadan sonrası.
Hayrettin Karaman “Faizsiz finansın mevzuatı niçin yok? ” yazısı.
Prof. Dr. Servet Bayındır, İslami Finansal Ürünler
Prof. Dr. Mehmet Okuyan, Faiz
Tasarruflarımızı nerede ve nasıl değerlendirmeliyiz ? , Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır