1. Kötü” nedir? İyi insanlar dediğimiz kimler? İnsan, neleri yaptığında “iyi insan” olarak değerlendirebilir?
Daha anlaşılır olması açısından konuya bir örnek ile başlamak istiyorum… Bu örneğin sonunda size şu soruyu soracağım…
Thomas Robert Malthus, iyi biri mi?
Thomas Robert Malthus kim, önce biraz tanıyalım…
“1789 yılında, nüfus bilimi için çok önemli kurallara imza atan çalışması, “Nüfus Artışı Hakkında Araştırma”yı yayımladı. Daha sonra 1803 yılında bu eserini gözden geçirip tekrar yayımladı. Çalışması büyük yankılar uyandırmış ve birçok yeni tartışmaya neden olmuştur. Fikrinin temeli şudur: uygun şartlarda herhangi bir kısıtlayıcı faktör (salgın vb.) yoksa Nüfus geometrik dizi biçiminde artar (2, 4, 8, 16, 32, 64, …), oysa besin maddeleri aritmetik dizi biçiminde artar (1, 2, 3, 4, 5, 6, …).
Malthus geç evlenmek, az sayıda çocuk sahibi olmak vb. hareketlerin teşvik edilmesi gerektiğini düşünüyordu.
Yine Malthus’a göre toplumsal sefaletin en büyük nedeni alt sınıflardı ve bu yüzden bu tür bir nüfus planlaması üst sınıflardan ziyade alt sınıflara uygulanmalıydı. Fakir halk kesimlerine yapılan (özellikle kamusal) yardım programlarına karşı çıkmıştır. Her türlü toplumsal müdahaleye ve yardıma muhalif olmuştur.” wikipedia
Malthus ‘un nüfus teorisi kısaca şunu öngörüyor…
İlerde ortaya çıkabilecek açlık ve sefaleti önlemek için özellikle fakir halk kesimlerine nüfus planlaması uygulanmalı… Fakirlere yardım yapıl-ma-malı…
Şimdi…
Malthusu “neye” göre değerlendireceğiz?
İlerde açlık ve sefaleti önlemeye, gelecek nesilleri kurtarmaya çalışan bir kahraman mı?
Fakir insanlara yardım edilmesine karşı çıkan bir zalim mi?
Hangi bakış açısı ile bakacağız?
Fakir insanlar açından bakarsak Malthus, iyi biri midir?
Zengin (zenginliğini gelecekte de garanti altına almak isteyen)ler açısından bakarsak Malthus, iyi biri midir?
Malthus, kime göre iyi, kime göre kötü?
Teorisini, matematik önermelerine dayandıran bir araştırmacı var karşımızda…
Malthus’un iddiasının sağlamasını ne ile yapacağız?
Soruların cevaplarına geçmeden önce son bir bilgi paylaşmalıyım sizlerle…
“Malthusçuların 20. yüzyıl için öngördükleri sefalet ve kriz (aşırı nüfus artışı karşısında yetersiz gıda üretimi) yaşan-ma-mıştır…” wikipedia
Demek ki O dönemde Malthus’un fikirlerine inanıp, fakir insanlara yardım et-me-yen kişiler yok yere o insanlara “zulmetmiş” oldular…
Ne acıdır ki bugün hala Malthus’un fikirlerine inanan insanlar var…
Hatta onlar biraz daha büyük düşünüyorlar…
Dünyanın geleceğinde açlık ve sefalet korkusu yaşanacağı endişesi ile gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerin yok olması gerektiğine inanıyorlar…
Bunun içinde insanların genleri ile oynayarak, kısırlaştırıcı yiyecekler (GDO lu yiyecekler ile ) üreterek, açlık ve sefalet çeken ülkelere aldırış etmeyerek, insanlığın geleceğini kurtardıklarını düşünüyorlar…
Şunu çok iyi anlamamız lazım…
Çoğu insan “kötülüğü”, yaptığının “iyi” olduğuna, doğru olduğuna inandığı için yapıyor…
Neden bunu yaptın diye sorsanız, hepsi kendince öyle bir açıklama yapar ki haklı olduğunu bile sanabilirsiniz…
“İnsanlardan öylesi var ki, dünya hayatıyla ilgili sözleri seni hayran bırakır. İçinde olana da Allah’ı şahit tutar. O yaman bir düşmandır.
İş başına geçti mi, ortalığı karıştırmak, kaynakları yok etmek ve nesilleri bozmak için gayret gösterir. Allah bozgunculuğu sevmez.
Ona:“Allah’tan kork!” denilince günahıyla övünmeye başlar. Onun hakkından ancak cehennem gelir. Orası ne kötü bir yerdir!.” (Bakara 2/204-207)
“Onların dünya hayatında çalışmaları boşa gitmiştir. Oysa onlar güzel işler yaptıklarını sanıyorlardı.” Kehf suresi ;10
Malthus’tan daha çok tanınan bir örnek var…
Thomas Edison.
İlk elektrik ampülunu icat etmiş , insanlığa faydalı icatlara imza atmıştır.
Edison’un çalışmalarını detaylı incelediğimizde, karşımıza çok ilginç bir konu başlığı çıkar. Nicola Tesla (aternatif akımın savunucusu) ile girdiği “Akım savaşı”.
Edison bu savaşı kazanmak için neler yapmış olabilir ?
“Edison alternatif akımı karalamak için bir propaganda savaşı başlattı. Her fırsatta doğru akımın güvenli olduğunu, alternatif akımın ise kontrolsüz ve tehlikeli olduğunu tekrarlıyorlardı. Edison’un şirketi ve taraftarları toplantılar düzenliyor ve alternatif akımın tehlikeli olduğunu akıllara yerleştirmek için sahnede çeşitli hayvanlara alternatif akım verip öldürüyorlardı. Tam bu sırada Edison’un karşısına beklediğinden iyi bir fırsat çıktı. Bir idam mahkûmu elektrik verilerek idam edilmek istendi. Kullanılmış bir Westinghouse jeneratörüyle ilk elektrikli sandalye yapıldı.Ceza infaz edildi ve mahkûm feci şekilde can verdi. Tübitak Bilim ve Teknik dergisi (mahkum tam 8 kez denenmesine rağmen ölmemiş, en son damarları patlayıp alev alarak son nefesini verebilmişti. Karar gazetesi, Tarihin ilk enerji savaşı)
Edison’u neye göre değerlendireceğiz ?
İnsanlığa faydalı icatlara imza atan bir kahraman mı?
Nikola Tesla’nın insanlığa faydalı alternatif akım fikrine , sırf kendi tekelini kaybetmemek adına karşı çıkan, bunun için savunmasız hayvanlara elektrik akımı vererek ölümüne sebep olan, ilk elektrikli sandalyenin yapımında adı geçen bir zalim mi ?
Bir başka örnek.
Hitler…
Ve onun inandığı “Üstün ırk” fikri…
Dünyanın geleceği için, milleti için “ iyi olanı” yaptığına inanıyordu… Engellileri, aşağı ırk olarak gördüklerini öldürürken gelecek adına iyi bir iş yaptığını sanıyordu…
Buna inanan elbette sadece kendisi de değildi…
O dönemde birçok bilim adamı bu amaç uğruna “insanlar üzerinde” deneyler yaptı…
Ne oldu da birçok “aklı başında” insan, (ki bu kişilerin en yakınlarınca iyi aile babası, iyi komşu, “iyi insan” olarak tanımlandığını da unutmayalım) Hitler’in emirlerini uyguladı ?
Çünkü doğru olanı yaptıklarına inanıyorlardı…
Malthus, açlık ve sefalet korkusu ile hareket ediyordu..
Hitler, başka korkular ile hareket ediyordu…
Kendince doğru iş yaptığını sananlara bir örnek daha var…
Ateist ve Deistler…
Ateistler, tanrı yok diyerek; Deistler de , tanrı evrene müdahale etmiyor diyerek sekülerizme (Dünyevilik) sebep oldular…
Sekülerleşme, insanın yaşamını düzenlerken dini olguları bırakıp, dünyevi olgulara yönelmesidir..
Dünya işlerine dini karıştırmayıp, dünyayı kendi heva ve heveslerine göre şekillendirmeye çalışan ateist ve deistlerin sebep olduğu dünya ortada…
Bakıyorsunuz bir ülke açlık ile mücadele ediyorken, başka bir ülke obezite ile mücadele ediyor… Oysa sorun ne açlık, ne de obezite… Sorun insanın cimriliği, hırsı…
“De ki: “Eğer Rabbimin rahmet hazinelerine siz sahip olsaydınız, harcamaktan korkarak tutardınız.” Gerçekten insan çok cimridir!” İsra suresi ;100
Birileri kendi halkına refah sağlamak adına, başka bir ülkeyi yangın yerine dönüştürebiliyor… (Zengin alt yapı kaynaklarını sömürme hırsı yüzünden zalimleşiyor)
“Gerçekten insan, pek hırslı (ve sabırsız) yaratılmıştır.” Mearic suresi ,19
“Gerçekten insan zalim ve nankördür.” İbrahim suresi; 34
Sizinle birkaç örnek daha paylaşmak istiyorum… Örneklerin sonunda çıkan sonucun şaşırtıcı olduğunu düşünüyorum…
Sebzelere hormon bulaştıranlar aklı başında bilim adamları…
Dünyayı beton yığınına çeviren mimar ve inşaat mühendisleri…
Havayı kirleten büyük sanayi kuruluşlarını yöneten işadamları…
Ozon tabakasının incelmesine sebep olan “kimyasalları” üreten bilim adamları…
Denizleri benzine bulayan tankerleri inşa eden gemi mühendisleri…
Nükleer bomba üreten bilim adamları…
Biyolojik silah olarak laboratuarlarda bulaşıcı hastalık üreten bilim adamları…
Havadan tek bir bomba ile binlerce insanı (kadın, çocuk, masum ayırt etmeden) öldüren uçakları üreten uçak mühendisleri…
İnsanların bilgisi olmadan bütün mahrem bilgilerine ulaşacak teknolojiyi bulan da bilim adamları…
Dikkat edin…
Dünyada geri dönülemez yıkımlar yapanlar, “eğitim seviyesi yüksek” olan kişiler…
Bu noktada önemli olan soru şu…
Bu insanlar “akılları” ile mi; yoksa “dünya ile ilgili hırsları,korkuları” ile mi hareket ediyorlar.
Bilim adamları yaptıklarının “kötü “ olduğunu “aklediyor”… Ancak onların “ama “ ile başlayan cümleleri; “korkuları, hırsları, arzuları” var…
Bu sonuç ile Allah’ın yüz elliye yakın ayette insanlara “aklı kullanmaya” davet etmesini birlikte düşünün…
“İşte bu (Kur’an), kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak bir tek Tanrı olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir.” İbrahim suresi ;52
İyi insanın şu mantıkla hareket etmesi gerekir…
“Bu dünyada insanın kötülük yapmasının önüne nasıl geçilir ? Ben ne yapabilirim ?”
-İnsanların kötülüğünün nedeni, akılsız olmaları nedeniyle değil; dünyevi arzuları, korkuları ve hırsı nedeniyle…
– O zaman onlara “dünyevi “ duyguların, aklın önüne geç-me-mesi gerektiğini anlatmak lazım..
-Ateizm ve deizm, bu dünyayı tek gerçeklik olarak kabul eder… Kişilere “arzularına” göre hareket etme ve sınırsızca yaşama özgürlüğü tanır…
-İslam ise, bu dünyanın geçici olduğunu anlatır… İnsana “akılla” hareket etmesini öğütler…
Bu sonuca göre “iyi insan” hangi inancı seçmeli?
“Eğer senin bu dâvetini kabul etmezlerse, bil ki onlar sadece heva ve heveslerine uymaktadırlar. Hâlbuki Allah tarafından bir delil olmaksızın kendi heva ve hevesine tâbi olandan daha şaşkın ve sapkın kimse olabilir mi? Allah, zulmü kendine meslek edinen kimseleri hidâyet etmez, emellerine ulaştırmaz. Kasas suresi;50
Yazının en başında verdiğim örnekler üzeriden hareket edersek…
Allah’a iman eden bir insan , Malthus gibi “açlık ve sefalet korkusu” ile hareket edip insanlara zulmedemez…
Çünkü şu ayeti bilir…
“De ki: Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin de onların da rızkını biz veriyoruz. Kötülüklerin açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Haksız yere Allah’ın haram kıldığı cana kıymayın. Düşünesiniz diye Allah size bunları emretti. En’am suresi; 151”
Hitler gibi üstün ırk oluşturmak gibi bir gaye ile de hareket edemez…
“Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” Hucurat suresi ,13
Seküler dünyanın kendisine sınırsızca sunduğu; ben-merkezcilik, hazcılık, paraya tapıcılık, yarını düşünmeden anı yaşama gibi fikirler ile sadece dünyevi bir hayat için de mücadele etmez…
“Ey insanlar! Şüphesiz ki Allah’ın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. Sakın çok aldatıcı (Şeytan), Allah hakkında sizi aldatmasın!” Fatır suresi; 5…
Bir müslümanın, bir fikrin doğruluğu veya yanlışlığını sorgulamak için Kur’an’a bakması yeterlidir…
Ancak Ateist veya bir deist biri için, bir fikrin “sağlamasını” yapacağı tek şey kendi arzularıdır…
2. Ateist ve deistlerin yanılgısı, dinin sadece ahlak demek olduğunu sanmalarıdr… Evet, Ahlak, dinin önemli bir parçasıdır… Ama tamamı değildir…
İnsan diğer varlıklardan farklı olarak, “Mutlak” olana ulaşmak gibi temel bir gereksinim duyar.
Geçmişten günümüze gelen bütün arkeolojik bulgular insanların bazı nesneleri tanrılaştırdığını göstermektedir…
Bu bize insanların dine muhtaç olduğunu gösterir… ( İnsan dua etme, yaratıcıya sığınma, bağlanma, teslim olma, pişmanlıklarında tövbe etme ihtiyacı duyar… )
“İnsanların dine muhtaç olması, Tanrı‟nın din gönderecek olmasından dolayı insanları bu ihtiyaç içinde yarattığının kanıtıdır.” (Geniş bilgi için bakınız… Emre Dorman, Deizm eleştirisi )
İnsanın yeryüzündeki varoluş amacı sadece yemek, içmek, barınmak, vb. ise, insanın hayvandan farklı yaratılmasına ne gerek vardı? Neden buradayız?
Her şeye sahip olan insanlar neden “mutsuz” oluyor ?
“Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah’ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur. Ra’d suresi 28
Peygamberler ve Allah dostlarının yaşamı yukarıda paylaştığım ayete örnektir..
İntihar eden peygamber örneği yoktur… Onlar toplum tarafından dışlanma, hakir görülme, fakirlik, hastalık, yakınlarının ölüm acısı, haksız yere hapiste tutulma gibi birçok zorluğu yaşamış , bu zorlukları hep Allah’a sığınarak atlatmışlardır…
” İnsanlar onlara: “Düşmanlarınız size karşı ordu topladı, onlardan korkun.” dediklerinde, bu, onların imanını artırdı ve şöyle dediler: “Allah bize yeter. O ne güzel vekildir“. Al-i İmran suresi ;173
” Gerçek müminler ancak o müminlerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, âyetleri okunduğu zaman imanlarını arttırır. Ve bunlar yalnızca Rablerine tevekkül ederler. Yunus suresi ;2
Ateizm ve deizm gibi inançlar, insanın hayattaki “anlam arayışına” cevap veremezler… Tanrı ile bağı kesilen insan (tamamen dünyevileşir), her şeye sahip olsa dahi yaşamaktan zevk alamaz… Yalnızlaşır, kendine bile yabancılaşır…
“Ruhu öldürmek, cismi öldürmekten daha büyük bir cinayettir.” (Gerhart Hauptmann)
Ateist ve deistler; Tanrı ile insanın bağını keserek hem kendilerine, hem de başkalarının inançsızlığına sebep oldukları ölçüde başkalarına zulmetmiş olurlar…
“Şurası kesindir ki Allah, insanlara zerre kadar zulmetmez. Ne var ki, insanlar kendi kendilerine zulmedip duruyorlar.” Yunus suresi; 44
” Ancak kendilerine, ruhlarını alacak meleklerin gelmesini veya Rabbinin azab emrinin (kıyametin) gelip çatmasını bekliyorlar! Kendilerinden öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmetmişlerdi.” Nahl suresi ;33
“Size verilen herhangi bir şey sadece dünya hayatının geçici bir menfaatidir. Allah katında bulunanlar ise iman edip sadece Rablerine güvenen kimseler için daha hayırlı ve daha kalıcıdır. “Şura suresi;36
3. İslam, evrenseldir…
Ateist ve deistler inandıkları bir kitap olmadığı için “evrensel” doğru anlayışı ürete-mez-ler…
Örneğin “Ahlak nedir” sorusunun her ateist ve deist için tanımı farklıdır… Birine ahlaklı gelen, diğerine ahlaksızlık gibi gelebilir…
Oysa birisine “ahlaksız” demek çok ciddi bir iddiadır… Bunu diyebilmeniz için iddianızı, “ülkeden ülkeye, toplumdan topluma, seneler için de değişmeyecek” sağlam bir temele dayandırmanız lazım…
Mesela bir ateistin geçmişte ahlaksız dediği adam, değişen değer yargıları ile birlikte ahlaklıya dönüşmüş ise, geçmişte o adama haksızlık, zalimlik yapılmış demektir…
Eğer tam tersi olmuşsa sonuç yine aynıdır…
Demek ki evrensel bir ahlak anlayışının üretile-me-mesi “adaletsizliğe” sebep oluyor…
Dünyanın genelinde “adaletsizliğe” sebep olan ahlak anlayışına inanmak, “iyi insanın” özelliği olabilir mi…
4. İnsanoğlu; kendisine zarar vermeyen, faydası dokunan her insanı“iyi insan” olarak tanımlar…
Oysa;
“Fitne…
Kibir…
Haset…
Kıskançlık…
Nefret…
Şehvet..
Yalan…
Öfke…
Menfaatçilik…
Negatif düşünerek, yaşadığı alana huzursuzluk yayma…
Hayvana, bitkiye zarar verme…
Korku yayma… ”
Bu duygulardan tamamen arınmış bir insan yoktur..
“Bir iyi gün dostu, işler kötüye gittiğinde hiç de tanıdığımızı sandığımız kişi gibi davranmayabilir. Stres, iyiliğin testidir…” der Scoot Peck Kötülüğün psikolojisi kitabında..
Bu cümle bize şu soruyu düşündürür…
“İyi insan” olarak tanımladığımız insan, şartlar değiştiğinde de aynı kişi olarak kalacak mı?
Korku, stres, açlık, hastalık halinde; menfaatlerine dokunulduğunda, işin içine para girdiğinde, mevki sahibi olduğunda tanıdığımızı sandığımız kişi olarak kalacak mı?
Bilemeyiz…
“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.” Bakara suresi; 177
“Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever.” Al-i İmran suresi ;134
İnsana dair bilemediğimiz çok şey var…
En yakın arkadaşımızın kıskanç, hırslı, haset dolu biri olup olmadığını kendini ele vermediği sürece bilemeyiz…
Bir düşüncenin hangi noktada “fitneye” , “zulme” dönüştüğünü bilemeyiz…
En basitinden insanlar tarafından sevilme sebebimizi dahi bilemeyiz… “seni seviyorum” denilmesi bu sebeple yetmez bize, nedenini de sorgularız…
Bir insanın bilinçaltında hangi düşüncelerin yattığını, yanımızda uyusa dahi hangi rüyayı gördüğünü bilemeyiz… Uyandırıp rüyasını sorsak, verdiği cevabın gerçekten rüyasında gördüğü şey olup olmadığını da hiç bir zaman bilemeyiz.
En yakınınız olan insanın dahi aklından geçenleri hiçbir zaman bilemiyorsak, “iyi insan” tanımlamasını nasıl bu kadar kolay yapabiliyoruz ?
Yapabiliyorsak neden kırgınlıklarımız, kızgınlıklarımız bu kadar çok… Neden insana güvenmemiz yıllar sürüyor… ?
“Kötülük, iyilik gibi takdir edilen bir davranış olmadığına göre, kötülüğün gizlendiğini hiçbir zaman unutmamalıyız…”Scoot Peck
Yanlış yapmaktan tamamen arınmış melek gibi insan dünyada olmadığı için iyiliğin sınırlarını da insan belirleyemez…
Mutlak iyilik Allah’ın vasfıdır…Bu yüzden doğrunun sınırlarını da Allah belirlemiş ve insanoğluna öğretmiştir…
İslamı reddetmek, doğruları reddetmektir..
“Rabbi tarafından apaçık bir delil üzerinde bulunan kimse, kötü işleri kendisine güzel gösterilmiş de heveslerinin peşine düşmüş kimseler gibi olur mu? Muhammed suresi ;14
Ve bir de şu var…
Mademki ateist ve deistsin… ve “iyi insan”olmak gibi bir derdin var…
O zaman neden ?
– İnsan öldürmeyi, hırsızlığı, zinayı yasaklayan, hiçbir canlıya zulmet-me-meyi emreden,
– İhtiyaç sahibi insanlara, yetimlere, yolda kalmışlara yardım etmeyi, malını ihtiyaç sahipleri ile paylaşmayı öğütleyen,
– Her insanın eşit yaratıldığını , üstünlüğün sadece takva ile olduğunu anlatan
– Ana babaya, akrabaya iyi davranmayı emreden,
– İftiranın, gıybetin, insanların mahremini araştırmanın, gizlice fısıldaşarak konuşmaların çok kötü bir davranış olduğunu anlatan, kul hakkına girmeyin diyen,
– Adaletli, dürüst, merhametli, vefalı,hoşgörülü olunmasını emreden, fesadı bozgunculuğu yasaklayan İslam dinini reddediyorsun?
Neden en iyi insan” örneği olan peygamberlerle dalga geçip, onları aşağılıyorsun…
Hem Kur’an’ın“iyi insan” tanımlamasını kabul et-me-yip,
Hem de “iyi insan” olduğunu neye göre iddia ediyorsun ?
“Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. ” Nahl suresi;90
“Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah, bozguncuları sevmez.” Kasas suresi;77
Sonuç;
Ateist veya deist biri ömrü boyunca Allah’ın koyduğu sınırlara göre değil de kendi heva ve hevesine göre hareket etmiş…
Özgür iradesi ile seçme şansını “İslamı reddetmek” ten yana kullanmış… Allah’ın ona bildirdiği sonuçları göze almış…
Okuldaki derslere gelmeyen, öğretmenleri dinlemeyen, bu davranışına devam ederse mezun olamayacağı kendisine sürekli hatırlatılan, ancak yine de sınavların hiç birisine girmeyen bir öğrencinin senenin sonunda “ben bu derslerin hepsini biliyordum beni neden mezun etmediniz demesi” elbette ki mantıklı değildir…
Bu öğrenciye en basitinden şu sorulur…
“Dersleri Biliyorsan, sınava girmeyi neden kabul etmiyorsun…
Sorumluluk alıp sınavlara girmiyorsan; sınıfta kalmayı neden içine sindiremiyorsun…”
Yani…
İslam’ın emrettiği sınırlara uyan “iyi bir insansan”; İslamı neden reddediyorsun…
Ben Allah’ın koyduğu sınırları beğenmiyorum diyorsan, cehenneme gidecek olmana neden şaşıyorsun…
Sınavı reddetmen, sınavın varlığını ortadan kaldırmıyor ki…
“Yoksa, kötülük işleyenler, hayatlarında ve ölümlerinde kendilerini, iman edip iyi ameller işleyen kimselerle bir tutacağımızı mı zannettiler? Ne kötü hüküm veriyorlar! “ Casiye suresi 21
Sorun surada; sizin Musluman olarak gordugunuz insanlar ve toplumlar da bu (hakli olarak) elestirdiginiz ateistler gibi davranip yasiyorlar. Turkiye, Suudi Arabistan ve diger sozde Musluman toplumlar da dunyada bozgunculuk cikaran, terore destek veren, tekasur krizine kapilmis (cogaltma tutkusu) insanlardan olusuyor. Bu insanlarin o elestirdiginiz ateistlerden tek farki “inandik” demeleri.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla,
“İnsanlardan öyleleri de vardır ki; “Allah’a inandık”, der de; Allah uğrunda bir eziyete uğratılınca; insanların o eziyetini, Allah’ın azabı gibi tutar. Rabbından bir yardım gelecek olursa; andolsun ki: “Doğrusu biz, sizinle beraberdik”, derler. Allah, herkesin kalbinde olanları en iyi bilen değil midir?
Elbet, Allah iman edenleri bilip ortaya çıkaracak, elbette, münafıkları da bilip ortaya çıkaracaktır. Ankebut suresi 10,11
“(Bu Kur’an), Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip (ve) övgüye lâyık olan Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır.
O Allah ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Şiddetli azaptan dolayı kâfirlerin vay haline!
Dünya hayatını ahirete tercih edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve onun eğriliğini isteyenler var ya, işte onlar (haktan) uzak bir sapıklık içindedirler. “İbrahim suresi ;1,2,3
Dogrusunu elbette Allah bilir ama sonucta ben Allah’in insanlari inanclarina gore degil, oncelikle davranislarina gore yargilayacagini dusunuyorum. Cunku insanlarin buyuk cogunluguna ve davranislarina baktigimizda goruruz ki aslinda kimsenin iman ettigi falan yok. Iman etselerdi bu sekilde davranmazlardi. Diger onemli bir konu da belli bir cografyada doganlar neden “Musluman” olup baska cografyada doganlar baska dinlere inaniyor? Ornegin Turkler Turkiye’de dogmasalardi, yuzde 99’u Musluman olurmuydu bu insanlarin? Hic sanmiyorum, hatta yuzde yuz eminim.
Çok fazla çelişkileriniz var…
1. “Doğrusunu elbette Allah bilir “ dedikten sonra “ama” ile başlayan bir cümle kuruyorsunuz… Bu cümlenin “ama “ sı olmaz…
“İman edip iyi davranışlarda bulunanlara, içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele!” Bakara suresi ,25
Kur’an ı kerimde bir çok ayette cennete ancak “iman edip “ “Salih amel “ işleyenlerin gideceği bildirilir…
Ayetler bu kesinlikte iken siz;
“ben Allah’in insanlari inanclarina gore degil, oncelikle davranislarina gore yargilayacagini dusunuyorum.” diyorsanız; Allah’ı değil, kendi “arzularınızı” tanrı ediniyorsunuz demektir…
“Gördün mü hevâsını ilah edineni? Onun üzerine sen mi vekil olacaksın?” (Furkan suresi, 43)
“Sonuçta” diye başlayan ve sonucunuzu belirleyen “kendi” cümlenizle, “Doğrusunu elbette Allah bilir “ demenizin de bir anlamı kalmıyor…
Tıpkı yargıladığınız kişilerin “İnandık” demeleri gibi…
Sizin daha ikinci yorumunuzda eleştirdiğiniz insanlarla aynı hataya düşmeniz “düşündürücü” değil mi ?
2. “Diger onemli bir konu da belli bir cografyada doganlar neden “Musluman” olup baska cografyada doganlar baska dinlere inaniyor? “ diyorsunuz…
“Düşünüyorum” diyorsunuz ancak düşünmüyorsunuz…
Çünkü düşünüyor olsanız çok basit bir gerçeği görürdünüz…
Şöyle ki…
Hayvanlar farklı coğrafyalarda yaşarlar ancak bu onların “hayvan” oldukları gerçeğini değiştirmez… Bitkiler içinde aynı durum söz konusu…
Türkiye de yetişen bir bitki ile, Hindistan da yetişen bir bitki arasında farklar vardır ancak her ikisi de “bitki” dir…
İnsan da, ister kutuplarda yaşasın, ister Türkiye de yaşasın, doğuştan gelen hiçbir özelliği şu gerçeği değiştirmez…
insan nerede doğarsa doğsun, insandır…
Sizin düşündüğünüz mantıkla hareket etseydik,
Farklılıkları sadece coğrafyalara göre belirlerdik ve
X coğrafyasında yaşayan bütün bitki, hayvan, insanların adına X;
Y coğrafyasında yaşayan bütün bitki,hayvan,insanlara da Y derdik…
Bu saçma olurdu değil mi?
İnsanı, insan yapan özelliği “akıl”dır… Kur’an da akıl sahiplerine öğüttür…
– İman etmek “Akıl” ile yapılan bir seçimdir…
–Akıl, coğrafyadan coğrafyaya göre değişmez…
– Demek ki iman etmek ile insanların nerede doğduğunun bir ilgisi yok… Bırakın hangi ülkede doğduğunu, bazen aynı anne babadan doğan iki çocuktan biri Allah’a kul, diğeri isyankar oluyor…
mesele aklı kullanmak…
3. Müslümanların iman etmediğine ve cennete gidemeyeceğine inanıyorsanız; müslüman ülkede doğma konusu sizin için neden “önemli” ?
Bu nasıl bir çelişki…
4. Müslüman ülkede doğan herkes müslüman değil… Teziniz doğru değil…
5. Kendi inancınıza göre Allah’ın insanları sadece “iyi davranışlarına” göre değerlendireceğini iddia ediyorsunuz
Sonra da “bütün Müslümanları” bir sürü şeyle itham ediyorsunuz…
Ön yargı,iftira ne zamandan beri “iyi davranış” ?
“Mümin erkek ve mümin kadınlara haksız yere, kötü söz ve hareketleriyle eziyet edenler, bir iftira ve aşikâr bir günah yüklenmişlerdir.” Ahzab suresi ,58
Sözün özü…
Herşeyin en doğrusunu elbette Allah biliyor…
Müslümanın ;
fasıkların sözleriyle kardeşlerini itham etmesi ve iftirası da pekala münafıklık alameti olabilir . Ve haklısınız inandık demek kimseyi kurtarmaz .
Çok doyurucu konuyu etraflıca ve itiraza yer vermeden almışssınız teşekkür ederim .
Çok kafa acıcı bi yazı olmuş.
İyi olmaya ya da mükemmel olmaya çalışan ya da mükemmel hisseden ( ki en bilinen örneği şeytan ) insanın hazin öyküsü kibirle başlar .
Dünyayı kana bulayan , açlığa mahkum eden ya da dinleri tanrının değil de insanın dini haline getirip istediği gibi top çevirenlerin hepsinin hatası kendi aklına olan hayranlığı olsa gerek . İnkar kibirle başlıyor herhalde . . Devamını dilerim . İyi yayınlar
Ozcan Bey,turkiyenin yuzde 99 musluman olarak gorulmesi ulkede bu kadar musluman var manasina gelmez..Bir insanin nufus kagidinda islam yazmasi yada yazmamasi birsey ifade etmez..Ben kendime istedigim kadar musluman diyeyim,önemli olan Allah’in bana musluman demesidir..
Allah ilmimizi arttırsın.Bu kadar detaylı yazından sonra başka söze ne hacet…
tüm yazıların ayrı bi keyif veriyor.. daha fazla insana ulaşman dileğiyle.. facebook, twitter ve youtube da kullanmalısın.. birçok kişiye ulaşman gerekiyor.. bu senin vazifen 🙂
Bazı Araplar , dünyevi arzular ve şeytanlar yüzünden deist olmak üzereyken, bilim ve akıl dolu yazılarınız beni tekrar tek doğru yola yönlendirdi. teşekkürler.
“O kullar ki, sözün tamamını dinlerler ve en güzeline uyarlar: İşte Allah’ın kendilerine doğru yolu gösterdiği kimseler bunlardır; ve işte onlar, akletme yetilerini kamil mânada kullananlardır.” Zümer suresi,18
Merve hanım Ahmet beye katılıyorum hem yazılarınız ayrı bir keyif veriyor hemde facebook ve Twitter kullanarak yazılarınız tüm herkese ulaşmalı. Allah yar ve yardımcınız olsun.
Allah ayaklarınızı kaydırmasın.Kalbinizi istikamet üzere kılsın.Yazılarınızdan istifade ediyorum.Allah ın selamı üzerinize olsun.Rabbul-alemine sonsuz şükürler olsun ki bizi müslümanlardan kıldı.İnanmasaydım şu cümlelerin hangisini kullanabilirdim?Hakkını helal et demenin ne anlamı olabilirdi?Ah!Keşke imanın tadını bilselerdi.
iyilik ve kötülüğü sınıflayarak bir yere varmak ne kadar doğrudur bilmem fakat iyi insan olmanın şartları bellidir yalan ,cana kıyma,hırsızlık vb… etik kurallar değişmez inanmayıp düzgün yaşayan diğer insanlara ne olacağı da adil bir şekilde inkarlarına verilecek ceza ile kendini gösterecektir Allah hükmüne bizler ne dersek boş yalnız iyilik kötülük kavramları evrenseldir kişisel çıkar girince zaten iş kötülüktür bunları gündeme getirmeye bile gerek yok siteyi takip eden biriyim çok güzel yaklaşımlar var teşekkürler…