Ahzab suresi 50. ayet.
Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah’ın sana verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helâl kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık). Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. (Bu hususta ne yapmaları lâzım geldiğini onlara açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
Öncelikle Ahzab suresini anlamak istiyorsak, siyer okumamız lazım.
Geçmişi bilmeden, geleceği kıyas edemeyiz.
Peygamberimizin çok eşliliğini sorgulayan ateist ve deistlere hep şu cevap verilir. “25 yıl boyunca kendisinden 20 yaş büyük Hz Hatice validemizle evli kaldı. Başkasıyla evlenmedi. Nefsine düşkün biri, bu evliliği neden yapsın?”
Bence daha önemli bir ayrıntı var efendimizin hayatında.
Peygamberimize ilk emir “Hıra” dağında gelmişti. Neden Hira dağındaydı?
O dönem Mekke, hem kervanların geçiş yolunda olması, hem de putlara ev sahipliği yapmasından dolayı panayırların kurulduğu bir eğlence merkeziydi aynı zamanda.
Peygamberimiz, Mekke kabilelerinin ileri gelenlerinden olan Kureyş kabilesindendi ve ticaretle uğraşıyordu.
Peki, Mekke’nin diğer insanları gibi neden vaktini her gece bir eğlencede geçirmiyordu da, dağda tek başına inzivaya çekiliyordu.
Cevabı çok basit. Putlara tapılmasını ve toplumda yaşanan uygunsuzlukları içine sindiremiyordu.
Ayetlerden de biliyoruz. Ona inanmayanlar, ona “deli, büyücü, büyülenmiş, şair” dediler, ama hiçbir zaman “ahlaksız” demediler.
Evet, Hz Hatice ile 25 yıl evliydi. Evet, eşi vefat ettiğinde 50 yaşındaydı. Biz bu evliliği hep kitaplardan okuduk. Ama ashap, bu evliliği yaşadı. Onu, tanıyorlardı.
Eşi ölünce, her yaşta hanımla evlenebilecek ünvana sahip olmasına karşın, 50 yaşında, dul bir hanım olan Hz Sevde ile evlendi. Ateist ve deistlerin iddia ettikleri gibi biri olsaydı, genç ve bakire bir hanımla evlenmesi gerekmez miydi?
Ve işin yine enteresan olan kısmı Sevde validemizle olan evliliğinin ilk “3” yılında da başka hiç kimseyle evlenmedi.
Bugün Türkiye’de yaşayan evli birini çevirip “neden tek eşlisin” diye bir soru sormayız. Çünkü toplumumuzda normal olan bu.
Cahiliye dönemi toplumunda da, çok eşlilik vardı.
Çok eşliliğe zaten izin veren bir toplumda, “sınırsızca ilişki yaşamak isteyen birinin”, bu uğurda onlarca çetin savaşa girip, kitap yazmasına gerek yok ki, bunca zorluğa neden girsin.
Yani ateist ve deistlerin iddiası gibi, peygamber bu kitabı kendi yazmış olsa, zaten var olan bir hakkı Kuran’ın içine yazmasına gerek yok.
Eğer yazılacaksa da Ahzab suresinin 50. ayetinin “istediğinle evlenebilirsin”, ya da “sadece genç ve bakire hanımlarla evlenebilirsin” şeklinde olması gerekirdi. Ayetteki gibi, ayrıntılara girmeye ne gerek vardı?
Dilerseniz; Ahzab 50. Ayeti, Ateistlerin bu konudaki iddia ve sorularını tahlil edelim.
- İDDİA: Kur’an-ı Kerimi, peygamber kendi aklından uydurmuş, Ahzab suresinin evlilik ile ayetlerini de nefsi isteklerine göre şekillendirmiştir.
CEVAP: Asla. Bu iddiayı cevaplamaya tek bir ayet bile yeter aslında.
“Ey Resûlüm. Gece vakti de uyanıp, sadece sana mahsus fazladan bir ibadet olarak teheccüd namazını kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makam olan en büyük şefaat makamına çıkarır.” (İsra, 17/79)
Teheccüd namazı, gece uykudan uyanıp kılınan ve “sadece peygamber efendimize farz olan” bir ibadetti.
Örneğin, çalışmaktan bunalan bir adama, “hadi sana izin verdim, gidip namazını kılabilirsin” desen, “çok işim” var der. Ama gene aynı kişiye “hadi kalk biraz yürüyüşe çıkalım” de, uçarak çıkar. Oysa namaz, yürüyüş kadar uzun ve yorucu değildir.
Ya da bir ev hanımına “cam silme işine biraz ara ver de, namazını kıl” desen gene “ayy çok işim var” der. Ama “hadi gel mağazaları dolaşmaya çıkalım de”, işi gücü bırakır çıkar.
Mademki, onların iddialarına göre peygamber sıradan bir insandı ve bu kitabı kendi yazdı, neden bu ibadeti sadece kendine “farz” kılsın?
Hem de herkesin mışıl mışıl hanımıyla tatlı rüyalara daldığı gecenin bir yarısında. Uykudan uyanacaksın, abdest alacaksın.
He bir de bu ibadeti bir geceye mahsus olarak değil, ölene dek her gece yapılması farz olarak yazacaksın.
Oysa uydurma şeyh ve müritlerin günümüzdeki örneklerinde durum farklıdır. Onlar Allah’a zaten dost oldukları! için fazladan ibadet etmelerine gere yoktur. Bu müritleri için bir gerekliliktir. Şeyh zaten aydınlanmış! tır. Müritlerinin aydınlanması için ondan çok ibadet etmesi gerekir.
Atasözümüz bile, “Alimin uykusu, cahilin ibadetinden hayırlıdır” diye.
Oysa peygamber efendimiz bu atasözünün tam tersi davranmış.
Herkesin uyuduğu vakitlerde O, uyumamış.
O, Allah ne emrediyorsa onu yapıyordu.
- İDDİA: Kur’an insanlara doğru yolu anlatan bir kitapsa, ne gereği vardı peygamber efendimizin eşlerinin anlatılmasına, evliliklerine yer verilmesine? Bundan bize ne.
CEVAP: Tevrat’ta, Lut as ı hiç okudunuz mu? Lut as ‘ın kızları, güya soyları devam etsin diye, babalarını uyutup, onunla ilişkiye girerler. Öz babalarıyla.
Lut peygamberin geldiği noktaya bakar mısınız?
Geçmişin hataları tekrar yapılmasın, insanlar “uydurma hadislerle” sapkınlığa düşmesin, peygamberlerini doğru tanısınlar diye, Kur’an da;
-Efendimizin evlilikleri;
-Hanımlarının dışarı çıkarken ki giyimleri, namahrem ile konuşma adapları
-Hanımlarıyla hangi sebeple boşanmanın eşiğine geldiği
-Evlatlığının hanımı ile neden evlendiği
– Peygamber öldükten sonra hanımlarının başka kimseyle evlenmelerinin yasak olması gibi bilgiler, Müslümanların sonradan sapkınlığa düşmesin, anlamlar çarpıtılmasın diye verilir.
Günümüzde ateist ve deistler uydurma hadislere tutunarak zihinleri bu kadar kirletirken; bir de ayetlerle konular anlatılmamış olsaydı düşünün siz halimizi.
Ayrıca teheccüd namazı örneğinde olduğu gibi, Kur’an da bunun sadece peygamberimize farz olan bir ibadet olduğu belirtilmişti.
Eğer bu ayet yazılı olmasaydı, zaman içerisinde bütün Müslümanlara teheccüd namazının farz olduğu sanılabilirdi.
Kısaca Kur’an da peygamber efendimizin hayatının anlatılmasının (kıssalarda dahil her anlatılanın) bizim için bir yararı, bir sebebi vardır.
- İDDİA: Ahzab suresinin 50. ayeti, peygambere sınırsız ilişki hakkı vermiştir.
CEVAP: Bir ayeti tek başına değerlendiremeyiz. Bir konuda karar vermek için, Kuran’ın o konudaki bütününe hakim olmamız gerekir. Ya da en azından sureyi, baştan sona okumanız gerekir.
Ahzab suresini okumaya başladığımızda, Ahzab 28,29. ayetlerde peygamberimizin yaşadığı bir sıkıntı anlatılıyor.
Ahzab-28,29:
Ey Peygamber! Eşlerine şöyle de: “Eğer dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de sizi güzellikle serbest bırakayım.” “Yok eğer, Allah’ı, Peygamberini ve âhiret yurdunu istiyorsanız, biliniz ki Allah, içinizden güzel davrananlar için büyük bir ödül hazırlamıştır.”
Fetihlerle beraber maddi açıdan sıkıntılı günler bitmişti.
Peygamberimizin hayatında hiçbir dönem maddiyat önemli olmadığından o “Haşr suresi 7,8” ayetlerinde belirtildiği gibi fetihlerle kazanılanları; ölmüş müminlerin yakınlarına, yetimlere, yoksullara kısacası ihtiyaç sahiplerine dağıtıyordu.
Eşleri de, artan gelirlerden faydalanmak istiyorlardı. Bu konudaki baskı artınca, Ahzab suresinin 28,29 ayetleri nazil oldu.
Bu noktada bir başka ayeti hatırlamak lazım.
Tahrim suresi 5. Ayet.
“Peygamber sizi boşayacak olursa, belki de, Rabbi ona sizden daha hayırlı, kendisini Allah’a teslim eden, inanan, gönülden itaat eden, tövbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verir.”
Burada dikkat ederseniz, hanımların “görsel bir güzelliğinden” bahsedilmiyor. Tahrim 5’te anlatılan kadını gözümüzde canlandırdığımızda “kendini Allaha teslim etmiş, dünya hayatının süsüne hiç alaka duymayan TAKVA sahibi bir hanım aklımıza gelir. Cinsellikten uzak.
Şimdi konuyu daha net özetleyecek çalışırsak;
-Ahzab suresi 28,29 da ne olmuştu? Peygamberimiz dünya hayatı isteyen hanımlarını, onlar isterlerse boşayabileceğini söylemişti.
– Tahrim suresi 5. ayette; boşandığı takdirde evleneceği hanımların özellikleri anlatılmıştı
– Ahzab 50. ayette ise, Tahrim 5’te bulunan “dul ve bakire eşler” olarak tanımlanan hanımların kimler olabileceğini anlatıyor. Yani efendimizin, “kimlerle evlenebileceği” anlatılıyor.
Tıpkı Nisa suresi 23. Ayette, Yaratanın, Müslümanlara kimlerle evlenip, kimlerle evlenemeyeceğini bildirmesi gibi.
“Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren analarınız, süt bacılarınız, eşlerinizin anaları, kendileriyle birleştiğiniz eşlerinizden olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız size haram kılındı.”
Şimdi biz Nisa suresi 23. Ayete bakıp, Müslümanlara kendilerine haram edilenlerin dışında kalan herkesle “sınırsız ilişki hakkı” vardır diyebilir miyiz? Diyemeyiz. Çünkü tıpkı Ahzab 50 de efendimize “kimlerle evlenebileceği” bildirildiği gibi, nisa 23’te de “müminlerin kimlerle evlenemeyeceği” bildirilmiştir.
Ve bu iki ayeti karşılaştırdığımızda çok önemli bir ayrıntı çıkıyor karşımıza.
Peygamber sadece kendisiyle hicret eden amca, teyze vs kızları ile evlenmesi helal iken; ashaba böyle bir sınırlama gelmemiştir. Onlar kendileriyle hicret et-me-yen amca, teyze vs kızları ile de evlenebiliyordu.
- SORU: Ahzab 50 de geçen “peygambere kendini hibe eden” cümlesi ne manaya geliyor?
CEVAP: Efendimiz, kendini Allaha teslim etmişti. Yani malıyla canıyla Allah’a teslim olmuştu.
Dikkat ederseniz, Tahrim 5’te de hanımların özellikleri anlatılırken “kendisini Allah’a teslim eden” ifadesini kullanıyor yaradan.
Tahrim 5 ve Ahzab 50’yi birlikte okuduğumuzda, kendisini hibe eden hanımlardaki anlamın; Dünya süsünü istemeyen, malını, canını, nefsinin isteklerini bir yana bırakıp bu davaya teslim olan hanımlar olduğu açıktır.
- İDDİA: Ahzab 50. ayette peygambere, “nikâh gereği” olmadan cariye hakkı verilmiştir.
CEVAP: Ayetteki o cümleyi hatırlayalım. “Allah’ın sana verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helâl kıldık.”
Cariyeleri helal kıldık, amca vs. kızlarını helal kıldık. Peygamberin, amcakızı ile evlenmeden ilişki yaşaması mümkün mü? Değil tabii ki.
Demek ki cariye ile evlenmek, amcakızı ile evlenmek gibi peygambere helal.
- SORU: Peygamberin çok eşliliğindeki sebep nedir? Sebep İslam’ın yayılması ise, evlilikler olmadan da bunu yapmak mümkün değil miydi?
CEVAP: Kabile kültürünün ağırlıklı olduğu bir bölge düşünün. Hatta hatırlarsanız, peygamber efendimiz as öldürmeye kalktıklarında, “her kabileden bir kişi” nin katıldığı bir ekip kurulmuştu. Ekip onu öldürmeye gittiğinde, ölümü onun yerine göze alan Hz Ali’yi bulmuşlardı.
Mekke’ nin ileri gelenleri, neden her kabileden birinin olduğu bir ekip kurma gereği duydular. Çünkü suçu tek başlarına işleyip, Kureyş kabilesini karşılarına alacak güçte değillerdi.
Zaten amcasının peygamberimizi koruyabilmesinin esası da, hiçbir kabilenin Kureyş gibi güçlü bir kabilenin karşısına tek başına çıkamamış olmasıydı.
Peygamberimiz, Kabile liderlerinin (Günümüz büyük aşiretleri gibi düşünün) kızlarıyla evlenerek, hem kalpleri İslam’a ısındırmış, hem de İslam’ın kan akmadan yayılmasını sağlamıştır.
Örneğin;
Cüvevriye validemiz; Mustalikoğulları Yahudilerinin (Benî Mustalik kabilesinin) başkanının kızı.
Safiyye validemiz; Ana-babası, Yahudilerin ileri gelenlerindendi. Babası Nadiroğullarının reisi, annesi de Kureyza oğullarının reisinin kızıydı. Hz. Harun’un neslindendi.
Bugün dünyanın güçlü devletlerinden birini yöneten kişinin, bir Türk ile evli olduğunu düşünün. İlişkilerimiz nasıl olurdu?
- SORU: Peygamberin, kendisine hediye edilen “mariye” ile ilişkisi nasıl yorumlanmalı?
CEVAP: Efendimizin “Mariye” ile evliliği, Uydurma hadisler nedeniyle, Müslümanlara en çok saldırılan konulardan biri olmuştur. Oysa
Mısır hükümdarı Mukavkıs’a efendimiz İslam’a davet mesajı gönderince, o da bir hediye olarak “Mariye ve Şirin” adlı iki kardeşi efendimize cariye olarak gönderir. Efendimiz Mariye adlı validemizle evlenir. Diğerini ashabdan başka biriyle evlendirir.
Şeytan isterse bu hikaye üzerinden neler kurar değil mi? Ama bakalım mantığımızla düşündüğümüzde karşımıza nasıl bir resim çıkıyor.
O dönemin genelinde bulunan “kadın” algısını öğrenmemiz açısından oldukça ibret verici bir örnek Mukavkıs’ın yaptığı. O dönem kimse Mukavkıs’a “ Sen nasıl olurda bir hanımı hediye olarak gönderirsin” demiyor.
Başta anlattığım konu da buydu. “Zaten kadının bir değeri yok, peygamberin amacı çok eşlilik olsa bunu ayet yazarak yapmasına gerek yok” diye.
Hatta o dönem kadınlar rahatlıkla alınıp, satılıyor bile.
Dikkat ederseniz Mukavkıs “hür ve asil bir hanımı, ya da kendi kızını” göndermiyor hediye olarak. Kimi gönderiyor. “iki cariye”.
Peygamber kendisine “köle” olarak gönderilen Mariye’yi azad edip onunla evlenerek, onu “müminlerin annesi” derecesine çıkartıyor.
Sanırım kadının ne kadar değerli olduğu, ancak bu kadar güzel bir üslupla “Mukavkıs” a anlatılırdı.
Mısır halkı, efendimizin mariye ile evlenmesinden bu sebeple çok etkilenmiş, Müslümanlarla Bizans’ın yaptığı savaşta Bizansa yardım et-me-mişlerdir.
- SORU: Ya diğer hanımları ile evliliklerinin sebebi nedir?
CEVAP: Ayşe validemiz, İslam fıkıh ve içtihadında önemli bir yapı taşı. Bunu ashabın ona verdiği değerden de görüyoruz. Savaşının komutanı olacak kadar “bilgili “ bir hanım.
Hz. Zeynep binti Huzeyme, 5O yaşında ve dul.
Ümmü Seleme 4 çocuklu ve 65 yaşında bir dul.
Ümmü Habibe dul ve 55 yaşında,
Meymune 2 çocuklu ve dul.
Bilirsiniz, “nefsiyle” hareket eden kimseler, hayatlarını zorlaştıracak çocuklu hanımları tercih etmezler. Günümüzdeki evlilik programlarında örneklerini görüyoruz.
Tv’de yaşı 70 olan ve eş arayan bir bey sıralıyor. “benden genç olsun, mümkünse hiç evlenmemiş olsun, evlenmişse de çocuğu olmamış olsun, ya da çocukları evlenmiş olsun”
Peygamberimiz as, Müslümanlara örnek bir insandı.
O, hanımlarının öksüz yavrularına babalık yapacak kadar şefkatli bir peygamberdi.
En önemlisi;
Hem öksüz, hem yetim olarak büyüyen bir peygamberdi o.
Önce kendisini kollayan amcasını, hemen ardından malıyla canıyla ona eş olmuş Hatice validemizin ölümüyle kimsesizliği artmış.
Yerinden yurdundan ayrılmak zorunda bırakılan,
Taif’te, çocukların bile taşladığı mahsun bir peygamber aynı zamanda.
Evet, savaştı da.
Onunla savaşanlarla O, Allah için savaştı.
Cephe de en sevdiği amcası Hz Hamza’nın, 70 parçaya ayrılmış bedenini gördü. Dehşeti yaşadı. Ve daha birçok yakının, arkadaşının savaşlarda şehit oluşuna şahit oldu.
Hiçbir anne babanın yaşamak istemeyeceği acıyı, evlatlarının ölüm acısını yaşadı. Onları toprağa bizzat kendisi verdi.
El insaf;
Bunca acıyla yoğrulan bir peygamberin yaşamında, hayata dair “nefsi” bir şey kalabilir mi?
ah,keşke herkes bunu bilebilse…herkese ulaşsa bu bilgiler…
O henüz Allahın rasulü değilken Müşrik Mekkeliler
el-emin=güvenilir kişi adını vermişlerdi ona.
Muhammed “Rasulullah” olunca, bu hürmetin yerini
nefret aldı.Önce davetinden dolayı onu suskunluğa
mahkum ettiler.Sonra alay ettiler,iftira ettiler,hakaret
ettiler.Sırtına ibadet sırasında deve işkembesi koyacak kadar
dengelerini kaybettiler.En sonunda varlığına kastettiler.Bir
zamanlar kılına zarar verecek olanın başına dünyayı yıkarlardı.
Gün geldi,dün el üstünde tuttukları zatın başını getirene 100 deve
ödül vadettiler.
Peki değişen neydi?
der Mustafa İslamoğlu bir kitabında.
Bunca acıya sıkıntıya katlanmak niyeydi o zaman?Mekke zaten
ona “Allahtan başka ilah yoktur” dememesi için yöneticiliği, güzel
kadınları,malı mülkü teklif etmişti.Derdi mal, iktidar, kadın vs. olan
kalkıpta hiç bu teklifleri elinin tersi ile itip insanları kardeşliğe, barışa,
selamete, özgürlüğe,tek olan ilaha kulluk etmeye yani islama
çağırmak için acılar yokluklar sıkıntılar içinde bir ömür sürer miydi?
senin yazdığın bu yazı benim için ne kadar tuhaf bir noktada karşıma çıktı anlatamam Allah ebeden razı olsun.
Rabbim, cümlemizden razı olsun inşallah…
Allah razı olsun kardeş, sizi hizmetlerinizden dolayı tebrik ediyorum. İyiki varsınız…
Rabbim cümlemizden razı olsun inşallah…
Allah sizden razı olsun.Kafamda yanıt bulamayan sorulara cevap verdiniz.
Çok güzel aciklamissin kardesim tebrik ederim allah razı olsun. ……
Allah razi olsun hakkatten cok guzel aciklamisiniz en sıkıntılı konulari
Allah razı olsun çok teşekkür ederim.
Okuduğum en tatmin edici ve mantıklı yazılardan biriydi. Normalde bu tür sorulara cevap veren sitelerde oldukça yetersiz bilgi ve yorumlar varken bu yazının üstüne söylenecek söz yok. Tüm şüpheleri dağıtıyor. Yazandan Allah razı olsun
Allah razı olsun cok faydalıydı…
ALLAH RAZI OLSUN NERDESYSE DEİST OLACAKTIM OKADAR KAFAM KARIŞIKTIKİ İSLAMI SORGULAMA AŞAMASINA GİRDİM VE SİZİN MAKALELERİNİZLE BİR ÇOK SORUNUN CEVABII BULDUM ÇOK ŞÜKÜR
Allah senden razı olsun. Üzerimden bir kamyon yük kalktı sanki.