Beğenerek okuduğum bir yazıydı… Özellikle Kur’anın mukabeleler vasıtasıyla en çok okunduğu ramazan ayında yayınlamak istedim… Bugün müslümanların hali neden böyle, neden “öz” den uzak bir islamiyet yaşıyoruz sorusunun da cevabı olan bir yazı…
“Nüzulünden itibaren manası bilinmeden okunan Kur’an’ın sevap getirip getirmediği konusunda değişik görüşler öne sürülmüştür.
Kimileri, asıl olan okumaktır, çünkü Kur’an okumak da ibadettir, anlaşılsın veya anlaşılmasın hükmü değiştirmez, okuyan sevap kazanır, demişlerdir. Kimileri de asıl olan, Kur’an’ı anlayarak okumaktır, demişler ve birçok delil ortaya koymuşlardır.
Delillerden bazıları şunlardır:
Hz. Peygamber, Kur’an okumayı namaz kılmaya ve dua etmeye benzeterek şöyle buyurmuş: “Kur’an’la kalpleriniz arasında bir bağlantı bulunduğu sürece Kur’an okuyunuz. Kur’an’la konsantre sağladığınız sürece okuyun. Kalben ve zihnen ondan ayrıldığınız zaman okumayın,” Bunun anlamı, Kur’an okuduğunda onunla bir iletişim sağlıyor, ilahi hitabı kavrıyorsan okuduğundan yararlanıyorsun demektir.
Hadis, okuduğunu takip edemeyenlerin, hitabın ne dediğini anlamayanların okumayı bırakmalarını emretmektedir.
Hz. Ali, anlamadan kılınan bir ibadette tedebbür edilmeyen bir tilavette hayır yoktur, demiştir. “İçlerinde bir takım ümmiler vardır ki, kitabı bilmezler. Bütün bildikleri kulaktan dolma şeylerdir. Onlar sadece zan ve tahminde bulunurlar.”
Muhammed Gazalî, âyet bağlamında şunları der: Onlar, kitabı hıfzetmek için düşünmeden okurlar, anlam ve gayesini düşünmezler, Kitab’ı kavramadan kendilerine okunanla yetinirler.
Kur’an, “Ve onlar ki Rablerinin âyetleri hatırlatılınca, kör ve sağır üstüne yıkılıp yatmazlar,” âyetiyle anlamadan, fehmetmeden Kur’an okuyanları sağır ve körlere benzetmiştir.
Zerkeşi, “Kur’an okudukları halde Kur’an onları gırtlaklarını geçmez,” hadisinin Kur’an’ı tecvidle okudukları halde manasını anlamayanlar hakkında olduğunu söyler.
Reşid Rıza, anlayarak Kur’an okumanın ve tefekkür etmenin her mükellefe farz olduğunu savunur ve Müslümanların içinde bulundukları hazin durumu Kur’an’ı anlamamaya ve taklitle yetinmeye bağlamaktadır.
Anlamadan Kur’an okuyanın durumu sarhoşa benzetilmiştir. “Ey iman edenler siz sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın.” Âyette yasaklanan durum, anlamı bilinmeden kılınan namazdır. Yani, ne okuduğunu bilmeyenin durumu sarhoşa benzer. Zira sarhoş ne dediğini bilmez. Kur’an’ı anlamadan okuyan da ne dediğini bilmemektedir.
Harflerin mahrecine sarf ettiğimiz mesaiyi Kur’an’ı anlamaya verseydik Kur’an’dan daha çok istifade edebilirdik. Mesela meddi çekemeyen biri hakkında gösterdiğimiz refleksi, Kur’an’ı anlamanın önündeki engeller konusunda gösterebilseydik, Kur’an’ı anlama konusunda hayli mesafe kat ederdik.
Mücahid, Kur’an’ı üç defa İbn Abbas’ın yanında okuduğunu, her âyetin nerede indiğini ve tefsirini kendisinden sorduğunu ifade etmiştir. Ebu Musa el-Eş’ari, Hz. Ömer’e, “Basra’da çok kişinin o yıl Kur’an’ı ezberlediğini yazdı. Hz. Ömer kendilerine maaş bağlanmasını yazdı. Ebu Musa müteakip yıl Hz. Ömer’e Kur’an ezberleyenlerin sayasının önceki yıllara göre kat kat arttığını yazdı. Hz. Ömer, onlara maaş bağlamayız, zira hafızların ezberle uğraşıp Kur’an’ı anlamaktan yüz çevireceklerinden endişe ediyorum, dedi. Keza, Hz. Ömer, Arapça bilmeyenleri Kur’an öğreticiliği görevine atamazdı. Bunu Kur’an’ı doğru okumaları, okuttuklarını anlama ve başkalarına aktarma gayesiyle yapardı.
“Kur’an’ı tane tane oku.” Cafer-i Sadık, âyette geçen tertilin okurken, anlamını, teenniyle ve düşünerek okumak anlamında olduğunu söyler.
“…İlerde Kur’an hafızları çıkacak ve şöyle diyecekler: Bizden daha iyi okuyan kimse var mı? Bizden daha âlim var mı? Bizden daha fakih var mı? Hz. Peygamber onlarla ilgili olarak ashabına şunları dedi: Onlarda hayır adına bir şeyin bulunduğunu düşünüyor musunuz? Ashap: Allah ve Rasulü daha iyi bilir, dedi. Hz. Peygamber; onlar bizim ümmetimizdendirler, ancak, cehennem yakıtıdırlar, buyurdu.
Kur’an’ı düşünmek onu ezberlemekten daha faziletli olduğu gibi, Kur’an’ı düşünerek okuyan biri düşünmeden okuyan bir hafızdan daha hayırlıdır. Ashap içinde Hz. Ebubekir’den Kur’an’ı daha çok hıfzedenler olduğu halde fazilette ona ulaşamamışlardı. Çünkü fazilet Kur’an’ı ezberlemede değil, onu anlayıp hayata geçirmededir.
İyas b. Muaviye, Kur’an’ı anlamadan okuyanların durumunu şöyle örneklendirdi: Bir topluluğa geceleyin yöneticilerinden bir tamim gelmiştir. Önünde okuyacakları bir ışıkları yoktur. Anlayarak okuyanlar ise ışıkta olanlara benzerler. Gelen tamimi okumaktadırlar. İyas, Kur’an’ı anlamadan okuyanları karanlıkta bocalayıp duranlara benzetmiştir.
Anlamadan Kur’an okunabileceğini savunanlar ise, Ahmed b. Hanbel’in gördüğü bir rüyayı referans gösterirler. Şöyle ki: Ahmed b. Hanbel rüyada Allah Teala’yı görmüş Zat-ı Celalinden en hayırlı ameli sormuş. Allah Teala: Kitabımı okumaktır, buyurmuş. İbn Hanbel, anlayarak mı, anlamadan mı? Deyince, ister anlayarak ister de anlamadan okumak, cevabını vermiş.
Rüyanın delil olmadığı bilinen bir husustur. Anlamadan okumak insana sevap getirse bile Kur’an’ın gönderiliş ve okuma maksadını gerçekleştirir mi? Kur’an’ı anlamadan okuyanlar, onun sırrına eremezler, hidâyetine ulaşamazlar, lafızları tekrarlamakla hidâyet elde edilmez. Bu nedenle de anlamadan okuyanlar kitap-kırtasiye taşıyan bineklere benzetilmiştir. “Kur’an ya lehinde veya aleyhinde bir delildir,” hadisi de buna delildir.
Kısacası, Kur’an’ı anlamadan okumak insana cüzi oranda sevap getirse bile, Kur’an’ın gönderiliş ve okuma maksadını gerçekleştirmez. Kur’an’ı anlamadan okuyanlar, onun sırrına eremezler, hidâyetine ulaşamazlar.
Kaç günde bir hatim yapılır?
Hatim, sözlükte mühürlemek tamamlamak ve sonuçlandırmak anlamlarına gelir. Istılah olarak da; Kur’an’ı başından sonuna kadar okuyup bitirmek anlamındadır. Günde Kur’an’dan ne kadar okunmalı? Bu konuda kesin bir şey söylemek güçtür. Zira konuyla ilgili olarak gelen nass ve haberler farklılık arz etmektedir.
İlk dönemde yapılan uygulamalar, bir günde okunacak miktarın belli ve sınırlı olmadığını, kişiden kişiye farklılık arz ettiğini, duruma göre değişebileceğini, niceliğin değil, niteliğin önemli olduğunu göstermektedir. Konuyla ilgili olara gelen bazı haber ve rivâyetler şöyledir:
Abdullah b. Amr: Ben Kur’an’ı ezberleyenlerdendim, her gece hatim ederdim. Durumum Hz. Peygamber’e ulaşınca şöyle buyurdu: Her gece hatim yapma, ayda bir hatmet, buyurdu.
Hz. Peygamber her Ramazan ayında o zamana kadar indirilmiş bulunan süreleri Cibril ile mukabele ederek Kur’an’ı hatmederdi. Vefat edeceği Ramazan’da Kur’an’ı iki defa hatmetti.
Gazali, Kur’an’ı anlamadan ve ondan yararlanmaksızın okuyanları aldanmışlar arasında sayar. Şöyle der: Kim Kur’an’ın emir ve yasaklarına riâyet etmeden günde 100 hatim bile indirse o, cezayı hak etmiştir. Bazen okuyucu güzel sesine aldanarak, Allah ile münacat ettiğini düşünür. Heyhat! Gerçekten Allah ile mükâleme ettiğinin hazzını alsaydı kendi sesine saplanıp kalmazdı. Bu uygulamalar, Kur’an okuma hususunda kemiyetin değil, keyfiyetin önemli olduğunu göstermektedir.
Ücretle hatim okuma bidatini ilk çıkaran Kral Zahir’dir. H. 699 yılında Emevi Camii’nde sabah namazından sonra Kur’an okuyan bir hafız tuttu. Kendisine aylık bağladı.
Ramazanda 30-40 hatta 60 hatim indirenlerin ne türlü bir tilavet sergiledikleri gerçekten merak edilecek bir konudur. Ücretle ve süratle hatim indirenlerin çoğu Kur’an’ı geçim vasıtası kılmakta ve zaman zaman komik durumlara düşmektedirler Okuduklarını meta satarcasına başkalarına satarlar. Dahası, bazıları da kiralık hafız tutarlar, yevmiyeyle çalıştırıp hatim okuturlar.
Ramazan veya herhangi bir zaman diliminde hatim yapmanın ya da Kur’an’dan virt okumanın belirli bir miktar ve sınırı yoktur. Bu miktar insanların durum ve kapasitesine göre değişmektedir. Kur’an’ı mehcur bırakanlar arasında yer almamak için her gün Kur’an’dan bir virdimizin olması gerekir. Okumada önemli olan husus, okunan Kur’an’ın anlaşılması ve hayata taşınmasıdır.
İçkinin Kur’an’da haram kılındığını anlamak fehmdir. İçki içenin dünya ve âhirette karşılaşacağı kötü netice ve azabı hatırlamak içkinin haram kılınış hikmetini araştırmak, fert ve toplumda açacağı yaraları hatırlamak ise tedebbürdür.
“Evladım şunu sana hatırlatmak istedim. Sana nazil olmuşçasına Kur’an oku!” Muhammed İkbal babasının bu cevabından sonra hayatının değiştiğini, Kur’an’ın şiir ve düşünce hayatında en etkili unsur olduğunu ifade eder.
Gazali, Kur’an’ı anlamadan ve ondan yararlanmaksızın okuyanları aldanmışlar arasında sayar.
Kur’an’ı mehcur bırakanlar arasında yer almamak için her gün Kur’an’dan bir miktar okumamız gerekir. Bu okumada önemli olan miktar değil, okunan âyetlerin anlaşılması ve hayata taşınmasıdır.
Yrd.Doç.Dr., Abdülcelil CANDAN
Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
kuran lafzıyla da allah sözüdür ve gönüllere dinginlik sunar lakin bu halka sadece arapçasının okunması daha sevap diye öğretilmiştir ve onlarda anlamaya yanaşmamışlardır,ben bunu çok yanılş buluyorum,her iki türlüde okumalı,fakat şekilsel okumaya verilen önem anlamaya daha çok verilmeli
orada sahoşken namaza yaklaşmayının sözü nisa süresi 43. ayet aşağıya elmalılı hamdi yazarın mealini kopyaladım. yazıya gelince Kuran bencede anlamını bilerek okumalı , çünkü kuranda bizler için emir yasak kanunlar var bunları arapça okumuş olsak bu emir ve yasaklardan haberimiz olmayaktır. Ama kuran arapça okunsa sevabı
yoktur diyemeyiz. Fakat üzücü durumdurki ülkemizde kuran maksadının dışında okunuyor.
Ey o bütün iman edenler! Sarhoş iken namaza yaklaşmayın: Söylediğinizi bilinceye kadar, cünüb iken de -yoldan geçmeniz başka- guslünüzü edinceye kadar, ve eğer hasta olur veya seferde bulunursanız veya biriniz hacet yerinden gelir veya kadınlara dokunursanız da suya güç yetiremezseniz o zaman temiz bir toprağa teyemmüm edin: Niyyetle yüzünüze ve ellerinize mesheyleyin, cidden Allah afvi çok bir gafur bulunuyor
Kuranı arapça anlamadan okumak kadar saçma sapan bir durum olabilir mi? İnanılacak gibi değil… Kuran, insanlığa, anlaşılmak ve yaşamlarımıza uygulamak için gönderilmiştir… Bir şeyi anlamadan nasıl hayatına uygulayabilirsin ki.. Dine en büyük kötülük budur.. Allah, öbür dünyada bizleri Kurandan sorumlu tutacağını söylemekte… Gönderilen kitabın ne dediğini bilmeden nasıl anlıyacaksında o kitabın ilkelerini hayatına yansıtacaksın?