“Dünyada neden kötülük var” sorusu genelde şu cümle ile devam eder…
“Keşke herkes iyi insan olarak yaratılsaydı.”
Peki, biz iyi niyetli görünen bu dileğin gerçekte ne anlama geldiğini hiç düşündük mü?
Öncelikle herkesin iyi insan olarak yaratılması ; “insanların iyiye programlanmış” olarak yaratılmasını gerektirir…
Bu durumda şu sonuçlar ortaya çıkacaktır…
Birincisi:
Ne yapacağı, nasıl davranacağı programlanmış bir insanın, “akıl sahibi” yaratılmasına gerek kalmayacaktır… Çünkü aklını kullanmasını gerektirecek bir durum olmayacaktır.
İkincisi:
Ne seçeceği programlandığına göre “seçeneklerin” yaratılmasına gerek kalmayacaktır…
Üçüncüsü:
Seçme hakkı olmayan programlanmış insan, artık “özgür” de olmayacaktır…
Özgür değiliz, aklımız yok, seçim yapma şansımız yok…
Bunun nasıl bir şey olduğunu anlayabilmek için bir örnek üzerinden ilerleyelim.
Kemal Sunal’ın Fatma Girik ile oynadığı “Japon İşi” adlı filmi hatırlarsınız.
Filmde bir erkek, umutsuzca bir kadını sevmektedir. Onun bu halini gören ve üzülen Japon arkadaşı, ona Japonya’dan sevdiği kıza tıpatıp benzeyen bir robot gönderir. Robot, kendisine verilen her emri yerine getirecektir…
Bir düşünelim…
Bizi sevmeye programlı, her dediğimizi yapan bir robot, bize “seni seviyorum” dediğinde bu bize anlamlı gelir miydi?
Buna sevgi diyebilir miyiz?
Ya da elimizde bir oyuncak var… Oyuncağın özelliği ise biz ne söylersek, onu bize tekrar etmesi…
Bu oyuncağı “akıllı” olarak tanımlayabilir miyiz?
Oyuncağa “gülümse” emrini verdiğimizde ve o gülümsediğinde, onun “mutlu bir oyuncak” olduğunu söyleyebilir miyiz?
Elbette ki bütün bunların hiçbirini söyleyemeyiz…
Tıpkı;
“Hata yap-ma-maya programlanmış bilgisayar yapılabilir, ama bu onu asla “dürüst” bir bilgisayar yapmaz.” örneğinde olduğu gibi…
Demek ki “aşk, sevgi, mutluluk, dürüstlük, iyi insan ” gibi tanımlamaları yapabilmemiz için üç şeye ihtiyacımız var…
–Akıl
–Özgür irade…
-Seçim yapabileceğimiz İhtimaller… (iyi- Kötü)
Tam da bu noktada Rum suresinin 21. Ayetini hatırlamamız lazım…
“Yine O’nun âyetlerindendir ki, sizin için nefislerinizden kendilerine ısınırsınız diye eşler yaratmış, aranıza bir sevgi ve merhamet koymuştur. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için nice ibretler vardır.”
İnsana verilen “sevgi ve merhamet” duygusunun ancak “akıl sahibi ” kişiler için anlamlı olacağını Kur’an- ı Kerim bildirmiş…
Müthiş bir şey…
Ateist ve deistler,
Mademki bilimin ve aklın önemine bu kadar inanıyorsunuz, o zaman “akla ne gerek var ki” sorusu ile eşdeğer olan “dünyada neden kötülük var?” sorusunu niçin soruyorsunuz?
Bu soruya sizin verdiğiniz cevap; “Allah’ı” inkârı değil, “AKLI ” inkârı gerektirir…
- Bir başka örnek üzerinden konumuzu irdelemeye devam edelim…
“Yapay Zekâ” filminin de ilginç bir konusu vardır…
“11 yaşında, kendi halinde bir çocuk olan David’in diğerlerinin farklı olmasının bir nedeni vardır. Tıpkı bir insan gibi davrandığı ve kendi de insan olduğuna inandığı için aslında yapay zekaya sahip bir robot olduğu kolayca anlaşılmamaktadır.
David, çocuğu olmayan ailelere, canlı ve ciddi bir oyuncak olarak verilen bir araçtan başka hiçbir şey değildir. Bunun farkına varmasıyla birlikte, gerçekliğine kavuşmak isteyecek ve bunun için tehlikelerle dolu bir yolculuğa çıkacaktır. beyazperde.com
Sadece sevmeye programlanmış, çocuğu olmayan ailelere oyuncak olarak verilen bir robot.
Bir oyuncak ve bir eğlence aracı…
Şimdi Hadid suresi 20. Ayeti hatırlayalım…
“Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. ”
Ayette verilenleri numaralandırırsak Dünya hayatı şu beş şeyden ibarettir…
- Oyun
- Eğlence
- Süs
- İnsanlar arasında övünme
- Malları ve çocukları çoğaltma yarışı…
Şimdi Yapay Zeka filmindeki robotun insanlar tarafından programlanma sebebini tekrardan hatırlayalım.
- Oyun
- Eğlence
- Süs
- İnsanlar arasında övünme
- Mallar ve çocuklar çoğaltma yarışı…
İnsanın yaratılma amacı dünya hayatının bu beş özelliğine hizmet etmek olsaydı, “akıl” sahibi yaratılmasına gerek yoktu ki…
Allah, insanı bir ARAÇ (bir eğlence aracı ve bir oyuncak olması) için değil, AMAÇ için yaratmıştır…
“Biz; yeri, göğü ve ikisinin arasındaki şeyleri, oyun (eğlence) olsun diye yaratmadık. Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, elbette onu katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık öyle yapardık.” Enbiya 16,17
Dünya hayatına kulluk için değil, Allah’a kul olmak için yaratıldık…
İnsan bir karar vermeli…
Ya hayatı Allaha kul olma değeri üzerine inşa edip, Namaz, oruç, zekat, salih amel ile kul olmaya gayret gösterecek…
Ya da bu dünyayı tek gerçeklik olarak kabul edip, hayatın anlamını, aynada nasıl göründüğünde, ne kadar para kazandığında, insanların ona verdiği değerde arayacak…
“ İnsanlardan kimi de Allah’tan başka şeyleri O’na eş tutuyorlar da onları, Allah’ı sever gibi seviyorlar. Oysa iman edenlerin Allah sevgisi daha kuvvetlidir. “ Bakara 165
- Kur’an-ı Kerimde bir başka çarpıcı detay daha var…
Dikkat ettiniz mi bilmiyorum…
İnsanlar, cennete veya cehenneme girerken hafızaları sıfırlanmıyor…
Cennete gidecek olanlar iyiye programlanmış insanlar değil, özgür iradesi ile seçimini hakikatten yana kullanmış , “iyi” olarak tanımlanmayı hak eden insanlar…
Bu çok önemli bir nokta…
Mesela;
Suç işlemediği halde 40 yıl hapishanede yanlışlıkla yatmış ve hapisten çıktıktan bir sene sonra ölmüş bir adamı düşünelim…
Ateist ve deistler için yaşam sadece bu dünyadan ibarettir. Ölümden sonrası yoktur.
Onların bakış açısına göre haksız yere 40 yıl yatan ve 1 yıl sonra ölen bu adamın hayatı sadece bu dünyadan ibaretti, öldü, bitti…
Bu insan hapishanede her gün kin ve öfke biriktirdi… Tek bir hayat hakkı vardı… Onu da birileri haksızca elinden aldı…
40 yılda kaybettiklerini tazmin edemeden de öldü…
Ateist ve deistler bu adamın haklarını alamadan ölmesine çare üretemezler…
İnsan ahireti yok saydığında, dünyada yaşadığı acıya çare üretemez.
Çare üretemedikçe de, kendine zulmeder…
“Âyetlerimizi yalanlayan ve kendilerine zulmetmiş olan kavmin durumu ne kötüdür! “ Araf suresi;177
Müslümanın kaybetme şansı yoktur.
“Onlar orada şöyle derler: “Hamd olsun Allah’a, bizden o üzüntüyü giderdi. Gerçekten Rabbimiz çok bağışlayıcı ve şükrün karşılığını vericidir.” Fatır suresi; 34
- İyilik nedir, kötülük nedir?
İnsanoğlu geçmişte kötülük olarak nitelendirdiği ve “Bu başıma neden geldi?” diye isyan ettiği bir olaya, yıllar sonra “iyi ki yaşamışım” diyebiliyor…
Yaşadıklarımızın iyi ya da kötü olduğunu bilmiyoruz.
Dolayısıyla iyilik nedir, kötülük nedir bunun tanımını biz yapamayız…
“Olur ki hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırlı olur. Olur ki sevip arzu ettiğiniz bir şey sizin için şerli olur. Gerçeği Allah bilir, siz bilmezsiniz. Bakara 216”
Mesela zenginlik…
Kimi zenginliğini fakirlerle paylaşır, harama bulaşmadan Allah yolunda harcar ve bu kişi zenginliği kendisi için bir hayra dönüştürür…
Kimi de zenginliğini dünyevi zevkler uğrunda sınırsızca harcar, bununla böbürlenir, kibirlenir ve zenginliği kendisi için zulme dönüştürür…
“İşte bu, ellerinizle yaptığınız yüzündendir, yoksa Allah kullara zulmedici değildir. Enfal suresi, 51
Allah, her şeyi bir hikmet ile yaratandır.
Müslüman; Allaha güvenen ve onun ilmine teslim olandır…
[Ey insanlar! Şunu kesin olarak biliniz ki, Allah’tan başka asla herhangi bir ilah ve yaratıcı kesinlikle yoktur!..Mü’min ya da kafir insanlara veya toplumlara isabet eden hayır ya da şer her bir şey mutlaka Allah’ın izni/ iradesi dahilinde, mutlaka bir hikmete veya bir maslahata binaen isabet eder!.. Evet], Allah’ın izni/ iradesi/ takdiri olmadıkça, hiçbir bela ve musibet gelip [insana veya topluma] asla isabet etmez!.. Evet, [şunu biliniz ki], her kim [gerçek anlamda] Allah’a iman ederse, Allah onun kalbine/ aklına hidayet/ (doğru düşünce/ doğru bilgi, ruh genişliği, sabır, sebat, azim, gayret, huzur ve büyük bir esenlik duygusu) verir!..
[Böylece o, kendisine isabet eden hayır ya da şer her bir şeyin mutlaka bir hikmete veya bir maslahata binaen kendisine isabet ettiğini fark eder; şayet varsa kusurlarını telafi etmeye çalışır, iyiliklerini artırmak ister ve bunun için mücadele eder!..] Evet, [şunu biliniz ki], Allah, her daim her şeyi hakkıyla bilmekte olandır!.. Tegabun suresi,11
Sözün özü;
“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber! ) Sabredenleri müjdele !
O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah’ın kullarıyız ve biz O’na döneceğiz, derler.
İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır.” Bakara suresi 155 -157
Elerinize dilinize yüreğinize sağlik beni bataklik tan kurtardiniz ya Allah sizden bin defa razi olsun