Müslümanların Eyüp Sultan hz. kabrinde, özellikle de Ramazan ayındaki içler acısı hallerini üzülerek izliyorum…
Caminin avlusunda küçük tüpün üstünde yemek pişirenler mi dersin, ağacın dalları arasına beşik kurup çocuğunu ayağıyla sallayanlar mı dersin…
İftar saati caminin avlusunda öyle sofralar kuruluyor ki, ben evde o kadar çeşit yapmıyorum… Yemek programına katılmışlar gibi, tabağından kaşık çatalına kadar özenle! hazırlanılmış sofralar…
Avluda adım atacak yer yok… Sonra da o ekmek ve yemek kırıntılarının üzerinde namaz kılıyorlar!
Sofra kuran kişilerden birine yanaşıp ” güzel kardeşim hadi gel, yarın akşam çoluk çocuk konu komşu toplanalım, iftar soframızı bu sefer de Zincirlikuyu mezarlığında kuralım” desem ,
“ Akşam akşam tövbe yarabbim, ya git kardeşim deli misin? “ der… İyi de senin yaptığın ne?
Sanıyor ki orada sadece Eyüp Sultan hz yatıyor… Oysa orası, içinde Eyüp Sultan hz. lerinin de yattığı bir “mezarlık”…
O avluda, dallarına beşik kurduğun ağacın etrafında bile mezarlar var…
Normalde mezarlıkların içinden geçmeye bile korkan insanımız, avluda yastığını da başının altına alarak evindeymiş rahatlığında uyuyor…
Ahh be güzel kardeşim…
Madem ki Eyüp Sultan hz. gelme amacın, geçmişi hatırlayıp o manevi havayı solumak; o zaman o zatın yaşamından da ders al…
Örneğin, yiyecek olarak sadece “hurma” bulabildikleri, oruçlarını “hurma” ile açtıkları zamanları hatırla…
Ve Allah korkusundan, sabaha kadar gözyaşları içinde Allah’a yalvardıklarını geceleri hatırla…
Bu güzel zatın, Peygamber efendimiz as evinde nasıl aylarca ağırladığını, ve bu süre içinde peygamber efendimize karşı nasıl “edeple” davrandığı hatırla…
Hatırla ve kendi halini onun edebiyle kıyasla…
Hele bazı guruplar var ki… Bunları yazmak bile acıtıyor içimi…
Birinci gurup: Elinde tespihle yanınıza geliyor ve tespihin bir taşını gösterip, “Şuna bir Fatiha üç ihlas okur musunuz” diyorlar …Güya tespih tanelerini bir sürü insan okursa, duası gerçekleşecek…
İkinci gurup: Kesme şekerciler… Ellerinde kesme şeker kutuları, yine dualarının gerçekleşmesi için “bir şeker yiyip bir Fatiha okur musunuz” diye dolaşıyorlar…
Üçüncü gurup: Anahtarcılar… Elinde kilit ve açılmasını istedikleri kapıların (iş, evlilik gibi) güya anahtarları…
Dördüncü gurup: Çaktırmadan türbeyi tavaf etmeye çalışanlar…
Beşinci gurup: Türbenin demirlerine ellerini sürüp, sonra da ellerini hasta olan yerlerine sürenler…
Kısacası cahiliye adetleri ile başka dinlerin inançları ( her yıl nisan ayında adalardan birinde bulunan bir kiliseye gidenleri hatırlayın… ipler bağlayıp, her dilek için ayrı anahtar alıyorlar ) el ele vermiş, Eyüp Sultan camisinin avlusunda cirit atıyor…
İster istemez insan düşünüyor…
Allah; “akıl sahipleri için indirdiği” 600 sayfalık Kur’an ı, elimizde kesme şeker kutusu kapı kapı dolaşıp dua dilenelim diye mi indirdi?
“Rabbiniz şöyle dedi: “Bana dua edin, duânıza cevap vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler aşağılanmış bir hâlde cehenneme gireceklerdir.”( Mü’min 60)
Ayetin anlamı gayet açık… ” Bana dua edin, duanıza cevap vereyim…”
Peygamber efendimiz as zamanında elinde tespih, şeker, anahtar ile dolaşıp, milletten dua dileyen bir tane sahabe var mı? Yok.
O zaman Eyüp Sultan hz kabrine gidip bu davranışları sergileyen güzel kardeşlerim,
Ne peygamber efendimizin, ne de sahabenin yaşamında; mezarlığın içinde yaptığınız davranışların bir örneği olmadığına göre,
Siz hangi “dini” yaşıyorsunuz?
Kardeş bu dinin mensupları bir tuhaf gerçekten. Geçenlerde koskoca bir cemaatin dergisinde arası bozuk olan karı kocaya “şu ayeti falan maddeyle bir tasın içine yazın, tasa su koyun, o suyu için” denildiğini gözlerimle gördüm ya artık ne diyeceğimi şaşırdım. Ayetin meali de karı koca arası bozuksa bir hakem tayin edin, ikisiyle de konuşsun gibi birşeydi yaklaşık olarak. Yani Kuran ayeti sana sorunun çözümünü söylüyor sen gidip suyunu içiyorsun. Bu kafadakilerin hasta olduklarında doktorun yazdığı reçetenin de suyunu içmeleri lazım ama yapmazlar çünkü kendi sağlıkları kıymetlidir, kaybetmek istemezler de insanların inançlarıyla oynamakta sakınca görmezler. Yazık, çok yazık. Rabbim yardım etsin hakkı hak batılı batıl bilmemize.
Özlem hanım,
Çok güzel bir örnek vermişsiniz… Ama inanın, o suyu içen, suyunu içtiği ayetin anlamını bile bilmiyordur… Çünkü senelerdir, “kur’an ı, aman okumayın siz anlamazsınız” deniliyor…
Oysa ailemiz ve bizler, bilinçli müslmanlar olsak, karı- kocanın anlaşamadığı durumlarda ne yapılması gerektiğini bilir…
“Şiddetli geçimsizlik yaşadığınız eşlerinizle önce oturup konuşun, olmazsa yataklarında yalnız bırakın, yine olmazsa bir müddet ayrılın. Barışıp anlaşırsa hala işi yokuşa sürüp bahaneler aramayın. Yücelik ve büyüklük Allah’a mahsustur; bundan hiç şüpheniz olmasın. Eğer eşlerin arasının iyice açılıp işin boşanmaya doğru gittiğini görürseniz tarafların ailelerinden birer hakem çağırın. Niyetleri gerçekten barışmaksa Allah niyetlerini boşa çıkarmaz. Allah her şeyi biliyor, her şeyi duyuyor; bundan hiç şüpheniz olmasın…” (Nisa; 4/-34-35).
gerçekten yazık…Duanıza, ben de amin diyorum…
Selamünaleyküm.Çok önemli bir konuya değinmişsiniz.Bu konu dini medyada sık,sık işlenmeli.Bir zamanlar bende böyle büyük bir günaha girip yatırlardan bir şeyler istemiştim.
Malesef Diyanette bu konuda müslümanları sık,sık uyarmıyor.
Şu iktidar müslümanlara bir iyilik yapsada Türbelerin kapısına kilit vursa.
Selamünaleyküm.Gizli şirklerden diğerininde,ALLAH’ım şu evliyanın yüzü suyu hürmetine,diye başlayan dua olduğunu düşünüyorum.
Bende böyle dua edenlere diyorumki,ALLAH’ın merhametinden şüphemi duyuyorsunuzda,aracılarla beraber dua ediyorsunuz?
Üstelik bu dua,Fatiha suresinin,yalnız senden yardım dileriz,ayetinede ters.
Peygamber Efendimizin şefaatini isteyenlerde öncelikle,anne,baba ve eşlerinin hayır
dualarını alsınlar.Bunların yapacağı,ben razıyım sende razı ol, duasını ALLAH’ın çevirmesi mümkün değildir.Ancak,beddualarıda çok etkilidir.
Saygılarımla.