Öncelikle konuya yabancı olanlar için ateistlerin iddiasını kısaca özetlemek isterim…
Tevrata göre Hz.Musa ve Hz.Harun bir de kız kardeşleri vardı ve adı Miryam (Meryem) idi. Tevrat’ta üçünün babalarının adı da (Amran) İmran… (Kur’an da Harun ve Musa as ‘ın bir de kız kardeşi olduğundan bahsedilmez…)
Kur’an da bahsedilen İsa as ın annesi olan Hz Meryem ‘in de babasının adı İmran… Ve bir ayette Hz Meryem için “Ey Harun’un kızkardeşi” hitabı geçiyor. Yani Hz. Meryem’in de hem baba adı İmran, hem de abisinin adı Harun !
Oysa bu iki Meryem arasında 1000 sene var… Ateistler ne diyor; “Kur’an’ı kendi yazan peygamber, Meryemleri karıştırdı…”
Pehh…
Araştıralım bakalım, gerçekler nasıl.
Öncelikle ateistlerin, kutsadıkları “bilim” ile hiç de bağdaşmayan bir “araştırma tarzları” olduğunu söylemem lazım… Şöyle ki “işine gelen yerleri al, işine gelmeyen yerleri ört veya başkalaştır.”
Çok bilimsel bir bakış açısı hakikaten !
Sırayla iddialarını ele alalım inşallah…
1. Musa as’ın kardeşi olan Hz Meryem’in babası Amran (İbranice) ile, Hz Meryem’in babasının adının aynı , yani İmran olması…
Ateistler, İslam alimlerinin bu durumu “tesadüf” ile açıkladıklarını söylerler… Onlara göre böyle tesadüf! mü olurmuş…
İsimlerin aynı olması tesadüf değildir. İsimlerin aynı olmasının mantıklı bir izahı vardır, gayette anlaşılırdır.
Şöyle ki;
Mısır’da kaç tane firavunun adı Ramses… 9. Ramses var mesela… Neden? Mısır’da başka isim olmadığından mı?
Osmanlı imparatorluğunda kaç padişahın adı Mehmet, Murat, Selim? Neden padişahlar, hep aynı isimleri çocuklarına verdiler ?
Örneğin padişahlardan;
III.Mehmet in iki oğlu oluyor; adlarını Ahmet ve Mustafa koyuyor.
IV. Mehmet in de iki oğlu oluyor adlarını Ahmet ve Mustafa koyuyor… Buna tesadüf diyebilir miyiz? Şablon için bakınız…
Ya da;
“Yahudi geleneğine göre ilk erkek çocuğuna akrabalarından birinin adı (özellikle babasının adı) konulurdu. Fakat Elisa (Zekariya as eşinin adı) tanrının iradesine uyarak Yahya adını seçmek istediğini söyledi. “Elizabet’in doğurma vakti geldi ve bir oğul doğurdu. Komşularıyla akrabaları, Rab’bin ona ne büyük merhamet gösterdiğini duyunca, onun sevincine katıldılar. Sekizinci gün çocuğun sünnetine geldiler. Ona babası Zekeriya’nın adını vereceklerdi. Ama annesi, ‹‹Hayır, adı Yahya olacak›› dedi. Ona, ‹‹Akrabaların arasında bu adı taşıyan kimse yok ki›› dediler. Bunun üzerine babasına işaretle çocuğun adını ne koymak istediğini sordular. Zekeriya bir yazı levhası istedi ve, ‹‹Adı Yahya’dır›› diye yazdı. Herkes şaşakaldı. O anda Zekeriya’nın ağzı açıldı, dili çözüldü. Tanrı’yı överek konuşmaya başladı. Luka 1:57-64”
Demek ki tesadüf değil, aileler bilinçli olarak bu isimleri seçiyorlar. Türkiye’de ailelerin çocuklarına verdikleri isimlere bakın genellikle;
Kendi anne veya babalarının adıdır, aile dindar ise peygamber efendimizin (as) çocuklarına verdiği adlardır ya da Kur’an’da geçen peygamber isimleridir.
En basitinden bugün peygamberler şehri olarak bilinen Urfa’ya gittiğinizde isim olarak babasının adı İbrahim, oğlunun adı İsmail olan yüzlerce aile çıkar karşınıza.
Örneğin benim adım Merve, göbek adım ise “ Hacer” … Bağlantıyı siz kurun…
Onun için Kur’an’da Harun(as) soyundan gelen Hz.Meryem’in de babasının adının İmran olması şaşırılacak bir durum değildir. Gayet olağandır.
2. Hz Meryem için neden “Ey Harun’un kızkardeşi” deniliyor?…
İslam alimleri; “Ey Harun’un kız kardeşi” denilerek aslında “Ey Harun(as) soyundan gelen” denildiğini, yani soya vurgu yapıldığını söylerler…
Ateistler de buna karşılık böyle bir iddianın Kur’an’da dayanağının ol-ma-dığını söylerler… Oysa ;
Hud suresi 50. Ayet…
“Ve Ad kavmine, onların kardeşi Hud (A.S) (şöyle) dedi: “Ey kavmim, Allah’a kul olun! Sizin, O’ndan (Allah’tan) başka İlâh’ınız yoktur. Siz ancak iftira edenlersiniz (uyduranlarsınız).”
Bu ayeti okuduğumuzda Hud as’ın, Ad kavminin hepsiyle kardeş olduğunu düşünmüyoruz… Hud as’ın onların soyundan geldiğini anlıyoruz…
Araf 26. Ayet
Ey Adem oğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takvâ elbisesi… İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın âyetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi).
Kur’an da bir çok ayette,” Ey Adem oğulları” denilerek, “Adem as kan bağı ile çocukları değil; “bütün insanoğluna” hitap edilir.
Hucurat 10. Ayet…
“Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.”
Hepimiz bu ayeti okuduğumuzda müminlerin kardeşliğinin, gerçek manadaki aynı anne babadan olma kardeşlik olmadığını anlıyoruz…
Ayetler çoğaltılabilir.
Peki günümüzde bu kullanıma örnek yok mu? Bu sadece Kur’an-ı Kerim’e has bir üslup mu?
Yakın zamanda ölen Neslişah Osmanoğlu’nun vefat haberi “Son Osmanlı torunu Neslişah sultan vefat etti” olarak gazetelerde yayınlandı… Oysa Neslişah Sultan’ın gerçek dedesi padişah Vahdettin idi…
Neden “Osmanlı “ torunu denildi de, “Vahdettin’in torunu” denilmedi… Soya vurgu yapıldığı için…
Hatta hepimiz, Osmanlı padişahları ile kan bağı olmadığımız halde kendimizi “Osmanlı torunu” olarak görürüz…
Misal;
Ben birisiyle” Osmanlı tarihi” üzerine konuşuyorum ve bir noktada diyorum ki “Bizler Fatih’in torunlarıyız”… Tesadüf ya ! , benim dedemin adı da Fatih…
Böyle dediğim de karşımdaki kişi ; (dedemin de adı Fatih olduğu için) benim gerçekten Fatih Sultan Mehmet’in torunu olduğumu sanarsa bu durumda problem kimde?
Kusur , tarihi bir konu konuştuğumuzu unutan ve verdiği tepki ile tarih kitaplarını hiç okumadığı anlaşılan bilgisiz kişi de…
Son cümlemle ateistleri mi ima ettim?
Pardon, tesadüf! olmuş…
HELAL! Harika bir yazı! Allah razı olsun dâim. Vallahi dün tamda bu konular üzerinden atılan safsatalar aklımı kurcalıyordu,Rabbim karşıma sizin blogunuzu çıkardı 🙂
Vaay harika olmuş. Elinize saglık
Allah razı olsun, kafam karıştıydı, halloldu.
bravo. özellikle osmanlı padişahları ve çocuklarının isimleri ile yahudilerde çocuklarına akrabalarının isimlerinin verilmesi açıklamaları son derece somut ve tutarlı açıklamalar olmuş. itiraf etmek gerekirse bu sorulara cevap vermeye çalışan başka kişilerin cevapları görüntü itibari “geçiştirme” gibi görünüyor. sizin açıklamanız şimdiye kadar okuduğum en tutarlı ve makul açıklama.
şöyle de bir durum var, eleştiri getiren insanlar bir taraftan Hz. Muhammed’in çok derin bir teolojik bilgiye sahip olduğunu, etrafında ona akıl veren tevratı ve incili bilen insanlar olduğunu iddia ederler, bir yandan da yukarıda bahsi geçen konu gibi çok basit konularda yanılgıya düştüğünü iddia ederler. yani iki ayrı profil çiziyorlar, biri çok dikkatli, her şeye çok hakim, çok bilgili bir insan, diğeri ise en basit konularda bile gaf yapabilen, dikkatsiz ve bilgisiz biri. her iki argümanı da değişen durumlara göre kullanıyorlar. bu eleştiri biçimleri tutarsız.