Yıllar önce, namazlarıma gereken özeni veremediğim bir zaman oldu. Bir kılıp, bir kılamadığım, huzursuz geçirdiğim zamanlardı, kılamadığım zamanlar. Şeytanla baş başa verip kolayca sebepler buluyorduk. “su soğuk, ev soğuk, abdest zor, sonraki vakti kılarsın, Rabbin merhametli affeder, bir vakitle ne olur ki, hastasın, dışarıdasın, misafirliktesin ”… İyi de mademki haklı sebeplerim var, neden bu huzursuzluk?
Bu arada günlerde geçmeye devam ediyor tabi…Bazen “kendimden” dert yandığım dostlar oluyor.
Kimi diyor ki “düşün bir bakalım Allah seni huzuruna neden kabul etmiyor?” Bu cevap beni sarsıyor ama kötü etkiliyor; çünkü bu cevapla suçlu ben olmuyorum, haşa yaratan oluyor. İçimden Rabbimle dertleşiyorum: “Sevmiyor musun beni gerçekten, istemiyor musun senin önünde eğilenlerden olma mı?“ sonra kendime, Rabbimin firavuna bile peygamber gönderdiğini, insana kıymet verdiği için Kur’an-ı Kerim indirdiğini hatırlatıyorum.Böyle iken neden istemesin beni huzuruna? Her gün çeşitli mesajlarla bana kendini hatırlatan, kılamadığım için vicdanımı sıkan da o değil mi? Hayır! Sebep Rabbimin kabul etmemesi olamaz, sebep benim…. Sebep nefsim…
Kimisi de hiç sıkma canını diyor. “ Namazdan lezzet alamıyorum, layıkıyla ibadet edemiyorum, çoğu zaman nasıl kıldığımı bile hatırlamıyorum, bir ışık gelse, bir evliya görsem, bir işaret alsam, deyip şeytana prim verme. Bir vakti kılamadın diye umutsuzlaşıp, diğer vakitlerini de bırakma.Herkes de olabilir böyle zamanlar, sabırla nefsini eğitmeye, elinden geldiğince kılmaya çalış.”İyi güzel sözler de ben gene aynı tas aynı hamam. Yok… Olmuyor bir türlü. Nefsime söz geçmiyor.
Böyle gitgeller arasında boğuşurken, bir pazar sabahı eşimle kahvaltı ediyoruz. Televizyon karşımızda ve kanallar arasında gezerken bir ilahiyatçının hayatının anlatıldığı belgesele denk geldik.
Bu kişinin vaazlarından kısa kısa görüntüler paylaşılıyordu ve şu sözleri ile birden irkildim.
“Annen çağırıyor gidiyorsun, baban, evladın, eşin çağırıyor ikiletmiyor gidiyorsun, Allah seni beş vakit çağırıyor, sen nasıl gitmezsin?”” Hani lunaparklardaki oyuncaklara bindiğinizde korkuyla içinizden bir şeyin aktığını hissedersiniz ya, aynen öyle bir duygu hissettim.
Bana ilk söylenen “Rabbin, huzuruna neden kabul etmiyor seni “ tezini de çürüten bir açıklamaydı bu.Hakikaten neden düşünememiştim? Allah istemese, herkesi ezanı vesile ederek huzuruna çağırır mıydı?
Ama en çok “eşin, evladın çağırıyor gidiyorsun” kısmı beni etkilemişti.Bu açıdan da hiç düşünmemiştim. Sevdiğime seslendiğimde, karşılık vermediğinde, ikilettiği an nasıl kızarım, ciddiye alınmamaya içerlerim ve en son seslenişin ardından yine gelmezse, bu sefer yanına gider “ Bir saattir sesleniyorum, duymuyor musun, neden cevap vermiyorsun? “ diye bir güzel de söylenirim.
Peki buna karşılık “ işim vardı, kalkmaya üşendim, uykum vardı ” diye verilen cevaplar öfkemi hafifletir mi? Hayır, hatta daha da arttırır.
Kendime yapılmasını istemediğim şeyi, sahibim olan yaratana nasıl yapabiliyordum?
O beni bu kadar çok severken, değer verirken, her gün yeni bir vesileyle yollarıma çıkarken, nasıl oluyor da es geçip gidebiliyordum.
Peki, Rabbim çağrısını duymazdan gelmeme rağmen beni öfkesiyle helak etmiş miydi? Hayır. Rahmeti bu dünyada bile azabının üstündeydi.
Şimdi ne zaman ibadete karşı bir üşengeçlik, tembellik beni sarsa; bu hitabı hatırlatıyorum kendime. Eğer ki bir sebeple kılamamışsam, sonrasında bir yakınım seslense cevap vermeye utanıyorum, cevap verdiğimde de bir sıkıntı alıyor beni. İçimden “ çağıran, senden kıymetli değil Rabbim, affet” diyorum.
O günden beri ezanı, bizzat şahsıma yapılan bir çağrı gibi dinliyorum. Öyle düşünmek, seslenilmek, huzura çağrılmak, değerli olduğumu bilmek hoşuma gidiyor.
Selamünaleyküm.Namaz kılanlar,surelerin anlamını ezberleyip arabçasını okurken,manalarınıda düşünse namaz daha makbul olmazmı?Namaza yeni başlayanlara,şimdilik sadece farz kılınabileceği,sünnetlerin namaza ısındıktan sonrada kılınabileceği söylense doğru olurmu?Saygılarımla.
ve aleykümselam… öncelikle ben de sizin gibi “araştırmacı”yım… sorularınızla ilgili “kendi” fikirlerimi paylaşacağım sizinle… ilk sorunuza cevabım evet… hatta kuranı kerim de maun suresinde “4 – Vay haline o namaz kılanların ki, 5 – Kıldıkları namazın değerine aldırış etmezler.6 – Gösteriş yaparlar onlar, ” böyle bir anlamında olabileceğini düşünüyorum… eğer ne okuduğumuzu bilmezsek namaz, kişinin ruhuna inemiyor… inemediği için de “ben namaz kılıyorum, ama tad alamıyorum, demek ki islam huzur vermiyor” gibi sonuç çıkartıp, deist olanlar bile var… budist rahiplerin ibadet hareketlerini incelerseniz, etneresan bir şekilde namaz hareketlerine benzediğini göreceksiniz… yani o hareketlerin anlamı, ne okuduğunuzu ne söylediğinizi bildiğinizde bence bir anlam kazanır…
ikinci sorunuza gelince, gene “kendi” görüşüm… eğer ki namaza karşı bir üşengeçlik, istememe, ya da zamanla ilgili bir sıkıntısı varsa ve kendisi diğer türlü (sünnetler de dahil) hiç kılamıyor ise; sadece farzları kılması tavsiye edilmeli… sonuçta sünnetleri yapamadığımız için hesaba çekilmiyoruz ama farzları yapamadığımızdan dolayı hesaba çekiliyoruz… benim de bir çok arkadaşıma tavsiyemdir;”hiç olmazsa farzını kıl” tavsiyesi…
bu konuda bence en önemli şey “sevgi”… insan sevmediğine hiç bir şey yapmak istemez… korkudan da önce yaradan sevilmeli … o zaman “namaz” gerçek dostla buluşmanın, secdeyle birlikte sırtınızdaki bütün yükleri Allaha arz etmenin, başınızı bir dosta yaslar gibi seccadeye yaslamanın verdiği huzurla, gönüllere şifa olabilir inşallah… rabbim çok merhametli, yeter ki adım atılsın…
inşallah yardımcı olabilmişimdir…
aynı saygıyla…
Allah razi olsun kardeşim
Selamün aleyküm benim bukonuda sıkıntım var bir türlü namaza ısınamıyorum başlıyorum ama bırakıyorum içim hiç rahat değil neyin ne olduğunu çok iyi biliyorum ama olmuyo inşaallah bende sizler gibi doğru yolu bulurum.
Aleyküm selam güzel kardeşim… “inşaallah bende sizler gibi doğru yolu bulurum” demişsin ya.. Sen de yanlış yolda değilsin…Yolumuz aynı…
Şeytan güçlü bir oyun kurucu…Hepimizin bu oyuna düşme ihtimali aynı… Kur’an ı Kerim meali okumanı tavsiye ederim… Ben oyuna gelmemek için öyle yapıyorum…
Merve hnm, güzel düşünce ve yorumlarınız için teşekkürler.